İKİ PİRAMİT SİSTEMİ
İKİ PİRAMİT SİSTEMİ
FORUM YILDIZLIBAHAR İSTANBUL 2016
AHMET YILMAZ SALİHOĞLU
Selamün Aleyküm Kardeşlerim
Bugün forum sitemizde farklı bir konu hakkında
Toparlayabildiğim bazı doneleri aktaracağım İnşallah
Konumuz " Siyonizm " illetidir
" Hakikati bilen yalnızca Allah'tır "
Sultan Abdülhamid Han ve Prof.Dr Necmeddin Erbakan hocamız
Siyonizmin varlığı hakkında çok detaylı bilgiler vermiştir
Hoca deyince toplumumuzun genel olarak algıladığı şey " Cami Hocası "
Yada İlahiyatçı türünden Zat-ı muhterem kişilerdir
Ancak bizim hocadan kastımız , bunların hiç birisi değildir
İslamiyeti bildiğini yaşadığını iddia eden müslümanlarıda kastetmiyoruz
Ancak bazı müslümanların zerre kadar anlamadığı
Bilim adamı ve öğretmenden bahsediyoruz
Prof.Dr Necmeddin Erbakan , böyle bir bilim adamıdır ve öğretmendir
Aynı zamanda hoca efendi diye nitelenenlerden çok daha fazla
İslamiyete ve insanlığa hizmet etmiş biridir
" Two Pyramid Systems " konusu ise
Prof.Dr Necmeddin Erbakan hocanın
Siyonizm hakkında müslümanlara anlatmaya çalıştığı bazı ayrıntılardan
Bizim eksik kapasitemizle acizane anlayabildiğimiz
Anlayabildiğimizide aktarırken koyduğumuz konu başlığıdır
" Two Pyramid Systems "
Yoksa biz Hocamızın her anlattığını
Doğru anlayabilecek ve dogru anlatabilecek kapasitede olduğumuzu sanmıyoruz
" Two Pyramid Systems " dediğimizde iki farklı piramitten bahsedebiliriz
Görünüşte ikiside aynı kuzey buz denizinde seyir halinde olan iki ayrı aysberg
Aralarındaki fark nedir
Birinci aysbergin deniz yüzeyindeki buz tabakası görülüyor
Görülüyordan kastımız herkesin gördüğü değil
Görülmesine müsaade edilen kısmı , bazıları tarafından görülebiliyor
Diğerinin ise kendisini bir tarafa bırakıın
Denizin yüzeyindeki tabakası bile görünmüyor
Görünen ile görünmeyeni anlatmaya çalışan nadir insanlar var
Bu iki piramit ise
Dünyadaki bütün ülkelerin kendi tarihlerindeki
Kendilerinin bile izah edemedikleri olayları çözerek
Tarihlerini yeniden yazmalarını gerektiren sebepler yekünüdür
Siyonizm aysbergi güründüğünde
İslamın varlığı tehdit altında ve hakimiyeti sekteye uğramış demektir
Siyonizmin sınırlarını çizdiği islamiyet var olup
Hakiki islamiyet yaşanamaz anlamındadır
Hakiki islamiyetin ortaya çıkarılması içinde
Siyonizm aysberginin ortadan kaldırılması gerekmektedir
Dünyaya kim hakimse,onun kuralları geçerlidir
Dünyaya hakim olanlar ise,bilim ve teknolojide ileri olanlardır
Prof.Dr Necmeddin Erbakan hocamız,bu yüzden ağır sanayi diyerek
Bilim ve teknoloji yoluyla,islamiyetin hakim olmasını kastediyor
Günümüzdeki mevcut islamiyet
Bilim ve teknoloji yoluyla,dünyaya hakim olan
Siyonizmin sınırlarını çizdiği islamiyettir
Akıl ve bilim,Allahın var ettiği kurallar bütünüdür
Allah elbette çalışanın emeğini zayi etmez
Ve onu diğerlerine üstün kılar
Allah müslümanlardan yanadır
Ancak müslümanlar aklı ve bilimi reddederek
Yani Allahın kurallarını reddederek
Dünya hakimiyetinin siyonizmin eline geçmesine neden olmuşlardır
İmam-ı Gazaliden beri müslümanlar
Vahyin üstünlüğüne inanmışlardır
Ancak,Aklın üstünlüğünü reddettiklerinden dolayıda
Akıl olmadan vahyin ne dediğinide çözememişlerdir
Mavi turnusol kağıdı
Hidroklorik asit dolu bir kaba batırılırsa
Elbette kırmızı renge dönüşecektir
Ve bu kağıdın renk değiştirmek dışında asite karşı bir hükmü olmayacaktır
Domuz kanı emdirilmiş bir kağıdı
Hidroklorik asite daldırırsak
Yine renk bakımından bir değişiklik olmayacaktır
Ancak renk değişikliği dışında olan şey
Bu kan asitin içeriğini bozacaktır
Mavi turnusol kağıdı ile Kan bulaşmış kağıt aslında aynı materyal
Kağıtlar ve piramitlerin bir adı var " Siyonizm "
Şimdi Aysbergin görünen yüzü ile ilgili bir yazı aktaralım
Siyonizm, Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketidir. Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve İsrail Diyarı (İbranice: Eretz Yisra'el) adı verilen topraklardır. İsrail'in kurulmasından bu yana, Siyonist hareket de şekil değiştirerek öncelikle Modern İsrail devletinin desteklenmesi amacı ile varlığını sürdürmektedir.[1]
Siyonizm esas olarak Yahudi ulusu kavramının MÖ 1200 ile İkinci Tapınak döneminin sonları (MS 70 yılına kadar) arasında ilk olarak geliştiği İsrail Diyarı ile Yahudileri ilişkilendiren tarihi bağlar ve dini gelenekler kavramına dayanmaktadır.[2][3] Büyük ölçüde Avrupa Yahudilerinin kıtanın dört bir yanında yükselen antisemitizme verdiği bir tepki şeklinde başlayan çağımızdaki hareketin kurucuları çoğunlukla laik Yahudilerden oluşmaktadır.[4] Siyonizm, modern milliyetçilik görüngüsünün bir koludur.[5] Başlangıçta, asimilasyona ve Yahudilerin Avrupa'daki durumuna karşı alternatif tepkiler sunan çok sayıdaki Yahudi siyasi hareketinden biri olan Siyonizm, hızla büyümüş, Holokost'un (Yahudi Soykırımı) ardından da Yahudi siyasi hareketleri arasında hakim güç halini almıştır.
Siyasi hareket, Avusturya-Macar gazeteci Theodor Herzl tarafından, Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı eserinin yayımlanmasının ardından, 19. yüzyılın sonlarında resmen kurulmuştur.[6] "İsrail Diyarı"na Yahudi göçünü teşvik etmeyi amaçlayan hareket, sonunda Yahudiler için bir anavatan olarak İsrail'i kurma hedefine 1948 yılında ulaşmıştır. Savunucuları, Siyonizmin amacını Yahudi ulusu için kendi kaderini tayin olarak görmektedir.[7] İsrail'de yaşayan Yahudilerin dünya üzerindeki Yahudiler içindeki payı hareketin hayata geçirilmesinden bu yana sürekli olarak artmıştır. Bugün, dünyadaki Yahudilerin yaklaşık yüzde 40'ı İsrail'de yaşamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde de benzer sayıda Yahudi yaşamaktadır (bakınız Amerikan Yahudileri), ancak bu rakamın İsrail'e oranla azalmaya devam etmesi beklenmektedir
Genel Siyonizm
Bütün Siyonistlerin buluştuğu ortak payda, İsrail diyarının Yahudiler için millî yurt olarak tanımlanmasıdır [8]. Bu tanımlama ve anlayış, tarihi bağların ve dini geleneklerin Yahudileri İsrail’e bağlamasından doğar [9]. Siyonizm standart bir ideolojiye dayanmaz ve birçok ideoloji arasındaki dialoglara dönmüştür: Genel Siyonizm, Dini Siyonizm, İşçi Siyonizmi, Revizyonist Siyonizm, Yeşil Siyonizm, v.b.
Millî bir devletleri olmaksızın, Yahudi diasporasının iki milenyum süren varlığından sonra, Siyonist hareket; 19. Yüzyılda Laik Yahudiler tarafından kuruldu. Dreyfus meselesi ve Rusya İmparatorluğu’ndaki Yahudi pogromlarında da görülen, Avrupa’daki artan anti semitizme cevap olarak Aşkenaz Yahudilerin çoğunlukla desteklediği bir tepki olarak ortaya çıktı[10]. Resmi olarak, hareket, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’lı gazeteci Theodor Herzl tarafından 1897 yılında bastığı Der Judenstaat (Yahudi Devleti) kitaptan sonra kurulmuştur [11]. O zamanlar, hareket, Yahudilerin Osmanlı’nın bir parçası olan Filistine gitmelerini destekledi.
Başta diğer birçok Yahudi asimilasyonu ve antisemitizme tepki olan hareketler içinde yer almasına rağmen, Siyonizm hızlı bir şekilde büyüdü ve Yahudi politikalarında dominant bir güç haline geldi. Hareket sonunda başarılı oldu ve 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti Yahudilerin ülkesi olarak kuruldu. İsrail’de yaşayan Yahudilerin oranı da daimi bi şekilde arttı ve hareketin oluşmasından günümüze kadar gerçekleşen göçlerle, dünyadaki Yahudilerin yaklaşık %40'ı, İsrail’de yaşamaktadır. Bu oranı dünyadaki diğer bütün ülkelerden fazladır. Bu iki sonuç Siyonizm’in diğer Yahudi politik hareketlerden daha başarılı olduğunu gösterir. Bazı akademik çalışmalarda, hem diaspora politikaları altında işlenir hem de millî kurtuluş hareketlerine örnek olarak üzerinde çalışılır[5].
Siyonizm aynı zamanda, modern dünyayla Yahudilerin ilişkilerine yönelik de tutum aldı. Diaspora’dan dolayı, birçok Yahudi dışlanmış kaldı ve modern çağ hakkında pek fikre sahip değillerdi. Birçok Yahudi tamamen asimile olup, inançlarını geride bırakıp modern dünyaya entegre olmak istiyorlardı. Asimilasyonu destekleyen radikal grup, Yahudilerin Avrupa toplumuna tamamen entegre olmalarını istedi. Böylece, Yahudiler ve Yahudi olmayanlar arasındaki fark ortadan kalkacaktı. Bu grup homojen bir topluma kendi kimliklerinden vazgeçerek ulaşmayı amaçladı. Başka bir asimilasyon yöntemi olarak kültürel sentez, Yahudiliğe ait gelenekleri korurken, modern dünyayı kabule edip ona göre davranmayı öne sürdü. Bu fikri öne sürenler daha korumacı oldular, böylece bir yandan gelenekleri kaybetmeyip, öte yandan modern çağa ayak uydurabileceklerdi.[12].
Terminoloji
"Siyonizm" kelimesi, Siyon (İbranice: Tzi-yon ציון) kelimesinden türetilmiştir. İsim esas olarak, Kudüs yakınlarında bulunan Siyon Dağı ile bu dağ üzerindeki Siyon Kalesi'ni belirtmek için kullanılmaktaydı. Sonraları, Kral Davud döneminde, "Siyon" tüm Kudüs şehrine ve İsrail Diyarı'na atıfta bulunan bir kapsamlama haline geldi. Tevrat'taki birçok ayette, İsrailoğullarından Siyon halkı, Siyon'un oğulları ya da kızları olarak bahsedilir.
Yahudi milliyetçiliğini tanımlamak için kullanılan bir terim olarak "Siyonizm," ilk milliyetçi Yahudi öğrenci hareketi Kadimah'ın kurucusu Avusturyalı Yahudi yayımcı Nathan Birnbaum tarafından, kendi çıkarttığı Selbstemanzipation adlı gazetede, 1890 yılında ortaya atılmıştır. (Birnbaum bir süre sonra siyasi Siyonizme sırtını dönerek ilk Haredi hareketi olan Agudat Israel'in genel sekreteri olmuştur.)[13]
Siyonizm, Yahudi anavatanını sadece ve sadece Eretz Israel'de kurmayı tasarlayan bir Yahudi milliyetçi hareketi olması ile Toprakçılıktan (Tertoryalizm) ayırılabilir. Siyonizmin ilk dönemlerinde, Yahudilerin Avrupa dışına yerleştirilmesine yönelik bir dizi teklif getirilmişse de, bunlar eninde sonunda ya reddedilmiş ya da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu tekliflerin yarattığı tartışmalar ise Siyonist hareketin niteliği ve odağının tanımlanmasına katkıda bulunmuştur.
Örgütlenme
Ülke | Üyeler | Delegeler |
---|---|---|
Polonya | 299.165 | 109 |
ABD | 263.741 | 114 |
Filistin | 167.562 | 134 |
Romanya | 60.013 | 28 |
Birleşik Krallık | 23.513 | 15 |
Güney Afrika | 22.343 | 14 |
Kanada | 15.220 | 8 |
Dünya çapındaki çok uluslu Siyonist hareket bir temsili demokrasi şeklinde yapılandırılmıştır. Dört yılda bir kongreler düzenlenmekte (İkinci Dünya Savaşı'ndan önce iki yılda bir düzenlenmekteydiler) ve kongreye katılan delegeler üyeler tarafından seçilmektedir. Üyelerin, şekel adı verilen üyelik aidatını ödemesi gerekir. Kongrede, delegeler 30 kişilik icra kurulunu, bu kurul da hareketin liderini seçerdi. Kuruluşundan itibaren demokratik bir yapıya sahip olan harekette kadınlar da oy hakkını, Birleşik Krallık'ta oy hakkını kazanmadan da önce, elde etmişlerdir. 1917 yılına kadar, Dünya Siyonist Örgütü devamlı küçük ölçekli göç ve Yahudi Ulusal Fonu (1901 – Yahudilerin yerleşimi için toprak satın alan bir yardım derneği) ve İngiliz-Filistin Bankası (1903 – Yahudi işletmelerine ve çiftçilere kredi sağlayan bir kuruluş) gibi oluşumların kurulması yoluyla bir anavatan kurma stratejisini izlemiştir. 1942 yılında düzenlenen Biltmore Konferansı'nda, Siyonistler programlarını değiştirerek hareketin amacı olarak bir Yahudi devleti kurulmasını talep ettiler.
1968 yılında Kudüs'te bir araya gelen 28. Siyonist Kongresi, "Kudüs Programı"nda belirtilen beş noktayı Siyonizmin günümüzdeki amaçları olarak kabul etmiştir. Bu noktalar şöyledir:[15]
- Yahudi Halkının birliği ve İsrail'in Yahudi yaşamında sahip olduğu merkezi önem;
- Yahudi Halkının, tüm ülkelerden yapılacak göçler (Aliyah) yoluyla, tarihi anavatanı olan Eretz Israel'de bir araya gelmesi;
- Adalet ve barış vizyonu üzerine kurulu olan İsrail Devleti'nin güçlendirilmesi;
- Yahudi ve İbrani dili eğitiminin ve Yahudi ruhani ve kültürel değerlerinin teşvik edilmesi yoluyla Yahudi Halkının kimliğinin korunması;
- Yahudi haklarının her yerde korunması.
İsrail'in kurulmasından bu yana, hareketin rolü önemini çok büyük ölçüde yitirmiş olsa da, hareket içindeki ideolojik farklılıklar gerek İsrail'de gerekse Yahudiler arasında yapılan siyasi tartışmaların çok önemli bir parçası olmayı sürdürmektedir.
İşçi Siyonizmi
İşçi Siyonizmi Doğu Avrupa'da doğmuştur. Sosyalist Siyonistlere göre, yüzyıllar boyunca Yahudi düşmanı toplumlar içinde gördükleri baskı yüzünden Yahudiler süklüm püklüm, aciz, umutsuz bir hale düşmüşler, bu da Antisemitizmin daha da şiddetlenmesine davetiye çıkartmıştı. Bu grup, Yahudi ruhu ve toplumunda bir devrimin gerekli olduğunu, bu devrimin de kısmen İsrail'e göç ederek, kendilerine ait bir ülkede çiftçilik, işçilik ve askerlik yapan Yahudiler tarafından gerçekleştirilebileceğini savunuyorlardı. Çoğu Sosyalist Siyonist, geleneksel dine dayalı Yahudiliğin uygulanmasına Yahudi halkı arasında "Diyaspora zihniyeti"ni devam ettirdiği gerekçesiyle karşı çıkmış ve İsrail'de "kibbutzim" adı verilen kırsal topluluklar oluşturmuştur. Her ne kadar Sosyalist Siyonizm Yahudiliğin temel değerleri ve ruhaniliğinden esinlenmiş ve felsefi olarak bu esaslar üzerine kurulmuşsa da, Yahudiliğin ifade edilmesinde benimsediği ilerici yaklaşım Ortodoks Yahudilik ile arasında karşıtlığa dayalı bir ilişkiyi beslemiştir.
Filistin'deki İngiliz Manda Yönetimi sırasında, İşçi Siyonizmi Filistin'deki Yahudi yerleşimi Yişuv'un siyasi ve ekonomik hayatında baskın güç haline gelmiş ve İşçi Partisi'nin yenilgisi ile sonuçlanan 1977 seçimlerine kadar da İsrail'deki siyasi yapının hakim ideolojisi olmayı sürdürmüştür. Gelenek (zayıflamış olmakla birlikte) İşçi Partisi tarafından halen sürdürmekte, parti son yıllarda Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin Devleti'nin kurulmasının savunuculuğunu yapmaktadır.
Liberal Siyonizm
Genel Siyonizm (ya da Liberal Siyonizm), başlangıçta 1897 yılında toplanan Birinci Siyonist Kongresi'nden I. Dünya Savaşı'na kadar olan dönemde Siyonist hareket içindeki hakim eğilim olmuştu. Genel Siyonistler kendilerini Herzl ve Chaim Weizmann gibi Siyonist liderlerin gıpta ile baktığı liberal Avrupa orta sınıfı ile özdeşleştirmiştir. Liberal Siyonizm günümüzde İsrail'deki herhangi bir parti ile ilişkilendirilemese de, İsrail siyasetinde serbest piyasa ilkelerini, demokrasiyi ve insan haklarına bağlılığı savunan güçlü bir eğilim olarak varlığına devam edip sürdürmektedir.
Milliyetçi Siyonizm
Milliyetçi Siyonizm, Jabotinski'nin önderliğindeki Revizyonist Siyonistlerin içinden çıkmıştır. Revizyonistler, bir Yahudi devleti kurulmasının Siyonizmin amaçlarından biri olduğunu beyan etmeyi reddederek 1935 yılında Dünya Siyonist Örgütü'nden ayrıldılar. Revizyonistler, Arap nüfusunu Yahudilerin kitlesel göçünü kabul etmeye zorlamak ve bölgedeki İngiliz çıkarlarını savunmak üzere Filistin'de bir Yahudi Ordusu kurulması fikrini savunuyorlardı. Revizyonist Siyonizm zaman içinde evrilerek İsrail'de 1977 yılından bu yana birçok hükümetin ana ortağı olan Likud Partisi'ne dönüşmüştür. Pati, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki kontrolünü sürdürmesini savunmakta ve Arap-İsrail anlaşmazlığında sert bir çizgi izlemektedir. 2005 yılında, Likud işgal altındaki topraklar üzerinde bir Filistin Devleti kurulması konusunda bölünmüş ve barış görüşmelerinden yana tavır koyan parti üyeleri Kadima Partisi'ni kurmuştur.
Dini Siyonizm
1920'li ve 1930'lu yıllarda, Haham Abraham Izak Kook (ilk Filistin Hahambaşısı) ve oğlu Haham Zevi Judah Kook, din karşıtlığını ima eden unsurlarını reddettikleri Siyonizmin birçok idealinde muazzam bir dini ve geleneksel değer gördüler. Siyonizmin pozitif ideallerini uygun şekilde kucaklayacak ve Ortodoks ve laik Yahudiler arasında bir köprü vazifesi yapacak bir Ortodoks Yahudilik kolu kurmayı amaçladılar.
Her ne kadar diğer Siyonist gruplar zaman içinde milliyetçiliklerinde yumuşamaya gitmişlerse de, Altı Gün Savaşı'nın kazanımları, dini Siyonizmi İsrail siyasi yaşamında önemli bir konuma getirmiştir. Günümüzde Ulusal Dini Parti ve Gush Emunim ile ilişkilendirilen Dini Siyonistler, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimleri konusunda ve Kudüs'ün Eski Şehir olarak adlandırılan bölümünün Yahudilerin kontrolü altına alınmasına yönelik çabalarda ön plana çıkmıştır.
Büyük ölçüde Modern Ortodoksları barındıran Dini Siyonizm, artan sayıda (daha geleneksel) Ultra-Ortodoks Yahudiyi de içine almaktadır. Sefarad partisi Şas Siyonist hareket ile doğrudan ilişkili olmamakla birlikte genel olarak bir Ultra-Ortodoks gündem izlemektedir.
Yeşil Siyonizm
Yeşil Siyonizm, Siyonizm’in İsrail’in doğasıyla ilgilenen bir dalıdır. Çevresel tek Siyonist parti Yeşil Siyonist İttifakıdır.
Neo-Siyonizm ve Post-Siyonizm
20. yüzyılın son çeyreğinde, İsrail’deki klasik milliyetçilik azalmaya başladı. Bu, diğer iki muhalif hareketin doğuşuna sebep oldu: Neo-Siyonizm ve Post-Siyonizm. Bu iki hareket dünya çapındaki iki fenomenin İsrail versiyonları anlamına geldi:
- Globalleşmenin ortaya çıkması, market toplumu ve liberal kültür
- Yerel ters tepki [16].
Neo-Siyonizm ve Post-Siyonizm, Klasik Siyonizm’le aynı özellikleri paylaşırlar fakat, hissettirilen duruş ve çap ayrımları ortaya koyar. Neo-Siyonizm, Siyonist milliyetçiliğin dini ve çıkarcı yönlerini ortaya koyar, öte yandan Post-Siyonizm, daha normalleşme ve evrenselliğe yönelik bir yaklaşımda bulunur [17]. Post-Siyonizm’e göre İsrail “Yahudiler için devlet” olmaktan çıkmalı ve bütün vatandaşları için bir devlet olmalı[18] ya da Arap ve Yahudilerin eşit güce sahip olduğu, çift-milliyetçi bir yapıya bürünmelidir.
Siyonizm ve Haredi Yahudilik
Haredi Ortodoksların birçoğu Siyonist hareketin parçası değildir. Siyonizmi laik görüp, milliyetçiliği doktrin olarak kabul etmemekteler. Yahudiliği ilk ve en önde gelen din olarak görmektedirler. Buna rağmen, Shas gibi bazı Haredi hareketler, açıkça Siyonist hareketle bağını ortaya koymaktadır.
Haredi hahamlar İsrail’i Yahudiliğin temellerine uyan, Yahudilere özgü bir devlet olarak görmemektedir. Bunun sebebi ülkeyi laik bulmalarıdır. Bununla birlikte, kendilerini, Yahudilerin dini bilince ulaşmalarında onlara yardımcı olması gereken kesim olarak görmektedirler. İki Haredi politik parti İsraildeki seçimlere girmektedir. Bazen, bu partiler, milliyetçi ya da Siyonist fikirlerin pararlelinde bulunur, bunun temel sebebi bu partilerin İsrailin Yahudiliğini güçlendirmek istemeleridir.
Shas Partisi Siyonist hareketle ilişkisi olduğunu kabul etmese de 2010 yılında, Dünya Siyonist Örgütüne katıldı. Partiye oy verenler kendilerini genelde Siyonist olarak görürler ve partilerin Knesset’teki üyeleri Siyonist denilebilecek politikaları savunmaktadır. Hasidik olmayan Litvanyali Haredi Aşkenazlar, Aşkenaz Agudat İsrail partisi tarafından temsil edilmekte ve bu parti Siyonist hareketle aralarında bir ilişki kurmaktan hep kaçınmıştır. Partinin en büyük amacı İsrail ve İsrail kanunlarının Halaha’ya uymasıdır.
Siyonist inançların özellikleri
Siyonizm, bir Yahudi devleti kurma amacıyla oluşmuştur. İlerki dönemde Siyonist liderler İsrail topraklarında Yahudi devletini kurmayı amaçlamalarına rağmen, Theodor Herzl, Amerika Birleşik Devletleri’ne Kuzey Afrikada’ki kolonilerden birinde Yahudi yerleşim birimi kurmak için yaklaştı [19]. İsrail topraklarına Aliyah (göç) Yahudi ibadetlerinde daima tekrarlanan konudur. Diaspora’da yaşamayı reddetmek, Siyonizmin merkezinde yer alır[20]. Fikre göre diaspora, bir Yahudinin ve Yahudi millî bilincinin tamamıyla gelişmesini engellemektedir.
Siyonistler genelde İbranice konuşur. Bu dil Sami dillerinden olup, antik Yehuda’nın özgür koşullarında geliştirildi. Birçok Siyonist, Avrupa dillerinden etkilenmiş Yiddiş dilini konuşmayı reddeder. İsrail’e göçtükten sonra diasporada kullandıkları dillerden ve isimlerden vazgeçerler. İbranice sadece ideolojik olarak tercih edilmedi, dil ayrıca bütün İsraillilerin ve yeni devletin ortak dili oldu. Bu Siyonistler arasında kültürel ve politik bağları güçlendirdi.
Siyonist düşüncenin ana hatları İsrail Özgürlük Bildirgesinde gösterilir:
« 'İsrail toprakları Yahudilerin doğum yeridir. Bu topraklarda Yahudilerin manevi, dini ve politik kimlikleri şekillenmiştir. Bu topraklarda ilk devletlerini kurdular ve kültürel değerlerini yarattırlar ve bu topraklar Dünyaya kitapların en mukkadesini verdi. '
Topraklarından güçle kovulduktan sonra Yahudiler topraklarına geri dönme ümitlerini hiç kaybetmediler ve daima eve dönüp politik özgürlüklerine kavuşmak için dua ettiler. Bu tarihi ve geleneksel bağlarla, Yahudiler, kendilerini antik evlerine tekrar entegre etmek için çaba gösterdiler ve yakın tarihlerde kitleler halinde geri döndüler[21]. » |
Siyonizm, anti-semitizmle savaşmaya adamıştır kendisini. Bazı Siyonistler anti-semitizmin hiçbir zaman yok olmayacağına inanır[22] öte yandan bazıları Siyonizmin ant-semitizmi bitirecek araç olduğuna inanır.
Tarihçe
Her ne kadar İsrail Diyarı'nda (Eretz Yisra'el) her zaman bir Yahudi cemaati bulunmuşsa da, MS 1. yüzyıldan itibaren, Yahudilerin çoğunluğu sürgünde yaşamıştır. Yahudilik inanışına göre, Eretz Yisra'el ya da diğer adıyla Siyon, Tevrat'ta Tanrı tarafından Yahudilere vadedilmiş bir ülkedir. İkinci yüzyıldaki Bar Kokhba ayaklanmasının ardından, Romalılar Yahudileri Filistin'den sürmüş, Yahudi diyasporası da bu şekilde ortaya çıkmıştır.
On dokuzuncu yüzyılda, Yahudilik içinde Filistin'e dönüşe destek veren akımın popülerliği de artmıştır. Siyonizm öncesi Aliyah ile, Yahudiler, Siyonizmin fiilen başladığı yıl olarak kabul edilen 1897 yılından önce de Filistin'e göç ediyorlardı.[23] Aktif Siyonizm'in başlangıcı kabul edilen 1897 yılından önce dahi Yahudilerin Filistin topraklarına göç ettiği görülmüştür.[24].
Filistin'e ciddi Yahudi göçü 1882 yılında başlamıştır. Göçmenlerin çoğu, sık sık gerçekleştirilen pogromlardan ve devlet yönetimindeki baskılardan kaçtıkları Rusya'dan geliyordu. Bu gruplar, Batı Avrupa'daki Yahudi hayırseverlerden gelen mali destek ile bir dizi tarımsal yerleşim alanı oluşturdular. Rus Devrimi ve Nazi rejiminin başlaması ile de yeni Aliyahlar gerçekleştirilmiştir.
1890'lı yıllarda, Theodor Herzl Siyonizme yeni bir ideoloji ve fiili aciliyet katarak, Dünya Siyonist Örgütü'nün (WZO) oluşturulduğu 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde düzenlenen ilk kongrenin toplanmasını sağladı.[25] Herzl'in amacı, Yahudi devleti hedefinin elde edilmesi için gerekli hazırlık niteliğindeki adımları başlatmaktı. Herzl'in Filistin'i hakimiyeti altında tutan Osmanlı yöneticileri ile bir siyasi anlaşma yapma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine başka hükümetlerin desteği arandı. Filistin'de küçük ölçekli yerleşimlere destek veren WZO, Yahudilik duygusu ve bilincini güçlendirmeye ve dünya çapında bir federasyon kurmaya odaklandı.
Yıl | Müslümanlar | Yahudiler | Hıristiyanlar | Diğerleri |
---|---|---|---|---|
1922 | 486.177 | 83.790 | 71.464 | 7.617 |
1931 | 493.147 | 174.606 | 88.907 | 10.101 |
1941 | 906.551 | 474.102 | 125.413 | 12.881 |
1946 | 1.076.783 | 608.225 | 145.063 | 15.488 |
Uzun bir devlet yönetiminde soykırım ve etnik temizleme ("pogromlar") siciline sahip olan Rus İmparatorluğu, yaygın şekilde Yahudi halkının tarihi düşmanı olarak kabul edilmekteydi. Lider kadrosunun büyük bölümü Almanca konuşanlardan oluştuğu için, Siyonist hareketin merkezi de Berlin'de bulunuyordu. I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, Yahudilerin (ve Siyonistlerin) büyük bölümü Rusya'ya karşı verdiği savaşta Almanya'nın safında yer aldı.
Rusya'dan gelen Yahudi göçmen Chaim Weizmann'ın yürüttüğü lobicilik çalışmaları ve Amerikan Yahudilerinin Amerika Birleşik Devletleri'ni Almanya'ya destek vermeye teşvik edeceği endişesi Britanya hükümetini 1917 yılında Balfour Deklarasyonu'nu kaleme almaya sevk etti. Deklarasyon, Filistin'de bir Yahudi anavatanı kurulmasını onaylıyordu. Ayrıca, Britanya saflarında Filistin'de savaşmak üzere de Siyonistlerden oluşan Jabotinski komutasında bir askeri birlik kuruldu. 1922 yılında, Milletler Cemiyeti, Britanya'ya verdiği mandada söz konusu deklerasyonu kabul etti:
Manda (…) önsözde de belirtildiği gibi, Yahudiler için bir ulusal vatan kurulmasını ve kendi kendini yöneten kurumların oluşturulmasını ve ırkı ve dini ne olursa olsun, Filistin'de yaşayan herkesin medeni ve dini haklarını güvence altına alacaktır.[27]
Balfour Deklarasyonu'nun çıkarılmasında oynadığı rol, Weizmann'ın hareketin lideri olarak seçilmesinin de önünü açtı. Weizmann, 1948 yılına kadar bu görevde kaldı.
Britanya Manda Yönetimi Filistin'e daha yüksek sayıda Yahudinin göç etmesine ve Yahudiler tarafından bölgedeki toprak ağalarından daha fazla arazi satın alınmasına yol açtı. Bunun sonucunda, yerel halkın topraksız kalması bölgedeki (çoğu zaman bizzat araziyi satan toprak ağalarının önderliğinde gelişen) huzursuzluğu körükledi. 1920, 1921 ve 1929 yıllarında yaşanan ayaklanmalara kimi zaman Yahudilere yönelik katliamlar da eşlik etti. Kurbanlar çoğunlukla Siyonist olmayan Ortodoks Yahudilerdi. Britanya ilkesel düzeyde Yahudilerin göçünü desteklemekle birlikte, Arapların çıkarttığı şiddet olaylarından ötürü Yahudi göçüne kısıtlamalar getirmiştir.
Hitler'in 1933 yılında Almanya'da iktidara gelmesinin ardından, 1935 yılında kabul edilen Nürnberg Yasaları Almanya Yahudilerini (daha sonraları da Avusturya ve Çek Yahudilerini) ülkesiz mülteciler haline getirdi. Benzer kurallar, Nazilerin Avrupa'daki müttefikleri tarafından da uygulanmıştır. Zaman içinde Yahudi göçünde yaşanan artış ve Arap dünyasına yönelik Nazi propagandasının etkisi ile Filistin'de 1936-1939 Arap ayaklanması yaşandı. Britanya durumu araştırmak için Peel Komisyonu'nu kurdu. Avrupa'daki Yahudilerin durumunu dikkate almayan komisyon, iki devletli bir çözüm ve halkların zorunlu transferi yönünde bir çağrıda bulundu. Ancak, Britanya bu çözümü reddederek yerine 1939 tarihli Beyaz Kitap'ı uygulamaya koydu. Beyaz Kitap, Yahudi göçüne 1944 yılı itibarıyla son verilmesini ve Yahudi göçmenlerin sayısının 75.000 ile sınırlandırılmasını planlıyordu. İngilizler, Manda yönetiminin sonuna kadar bu politikayı sürdürdüler.
Filistin'deki Yahudi cemaatinin büyümesi ve Avrupa'daki Yahudi varlığının muazzam bir yıkıma uğraması, Dünya Siyonist Örgütü'nün de devredışı kalmasına neden oldu. Amerikalı Siyonistlerin para yardımı ve Washington'daki nüfuzları ile destek verdiği, David Ben-Gurion'un liderliğindeki Filistin için Yahudi Ajansı, kendi politikalarını giderek artan şekilde dikte ettirmeye başladı.
İkinci Dünya Savaşı ve Holokost'un (Yahudi Soykırımı) ardından, başta Holokost'tan kurtulmuş olanlar olmak üzere, ülkesiz Yahudilerden oluşan muazzam bir dalga Britanya'nın belirlediği kurallara meydan okuyarak küçük teknelerle Filistin'e göç etmeye başladı. İngilizler, (aralarında çok sayıda öksüz kalmış çocuğun da bulunduğu) bu Yahudileri ya Kıbrıs'ta hapsetmiş ya da Britanya kontrolü altındaki Almanya'daki Müttefik İşgal Bölgeleri'ne göndermiştir. Bu ise, Siyonizmin tüm Yahudilerden destek bulması ve Amerikan Kongresi'nin Britanya'ya ekonomik yardım verilmesini reddetmesi ile sonuçlandı. Siyonist grupların Filistin'de İngilizlere yönelik saldırılarına ek olarak, imparatorluğu iflasın eşiğine gelmiş olan Britanya konuyu yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e havale etmek zorunda kaldı.
1947 yılında, Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi (UNSCOP) Filistin'in batısının bir Yahudi devleti, bir Arap devleti ve Kudüs'ü çevreleyen BM kontrolü altındaki bir bölge (Coprus separatum) olmak üzere üçe bölünmesini yönünde tavsiyede bulundu.[28] Bu taksim planı, 29 Kasım 1947 tarihinde, 181 Sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı ile, 33 lehte, 13 aleyhte ve 10 çekimser oy ile kabul edildi. Oylamanın sonucu, Yahudilerin çoğunlukta olduğu şehirlerin sokaklarında kutlandı.[29]
Filistinli Araplar ve Arap devletleri BM kararını reddederek tek bir devlet oluşturulmasını ve Yahudi göçmenlerin Filistin'den çıkartılmasını talep ettiler. 14 Mayıs 1948 tarihinde, Britanya mandasının sona ermesinin hemen ardından, Ben-Gurion'un liderliğindeki Yahudi Ajansı İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti ve aynı gün yedi Arap ülkesinin orduları İsrail'i istila etti. Savaş yüzünden yaklaşık 711.000 Filistinli Arap[30] yaşadıkları toprakları terk etmek, 850.000 Yahudi de Arap dünyasından büyük çoğunlukla İsrail'e göç etmek zorunda kaldı.
İsrail Devleti'nin kuruluşundan bu yana, Dünya Siyonist Örgütü genellikle Yahudilerin İsrail'e göç etmeye teşvik edilmesi ve yardımcı olunmasına adanmış bir örgüt olarak işlev görmüştür. Örgüt, diğer ülkelerde İsrail'e siyasi destek sağlamış olsa da, İsrail'in iç politikasında küçük bir rol oynamıştır.
Hareketin 1948 yılından bu yana kaydettiği önemli başarılar arasında, göç eden Yahudilere lojistik destek sağlanması ve en önemlisi, Sovyetler Birliği'ni terk etme ve dinlerini özgür bir şekilde uygulama hakkı konusundaki mücadelelerinde Sovyet Yahudilerine yardım edilmesi de vardır.
Balfour İlanı ve Filistin Mandası
1903 yılında, Siyonist kongresi, İngilizler tarafından Uganda’da bir vatan oluşturulması teklifini reddetti. 1917 yılında İngiliz hükümeti Balfour Deklarasyonu ile Filistin’de bir Yahudi ülkesi kurma kararını verdi:
« Majestelerinin hükümeti Filistinde Yahudiler için bir millî bir vatan kurma fikrini desteklemekte ve bu fikrin gerçekleşmesi için gereken desteği verecektir. Bu amaç gerçekleşirken, şu an o topraklarda bulunan Yahudi olmayan kişilerin sivil ve dini hakları korunacaktır[31]. » |
1922 yılında, Milletler Cemiyeti, deklarasyonunu kabul etti ve İngilizlere Filistin himayesini verdi:
« Himaye, Yahudi millî vatanın oluşturulmasını garanti altına alacak, kurulan devlette kendini yönetebilme organları kurulacak ve orada yaşayan Yahudi ve Yahudi olmayan herkesin hakları koruma altına alınacaktır[32]. » |
Rusya'ya göç etmiş olan Yahudi Chaim Weizmann Balfour Deklarasyonun’daki katkılarindan dolayı hareketin başı olarak 1948 yılına kadar kaldı ve Devlet kurulduğunda İsrail’in ilk Başkanı oldu.
Yahudilerin Filistine göç etmesi ve feodal toprak sahiplerinden alınan geniş topraklar, topraksızlığa ve giderek artan hoşnutsuzluğa sebep oldu. 1920, 1921 ve 1929 yıllarında ayaklanmalar gerçekleşti ve zaman zaman Yahudilerin katledilmesiyle sonuçlandı[33]. Kurbanlar genelde Siyonist olmayan, dört kutsal dört şehirdeki Haredi Yahudiler oldu.
Hitler'in yükselişi
1933 yılında Hitler Almanya’da yönetimi ele geçirdi ve 1935 Nürnberg Kanunları ile Alman Yahudileri (ve daha sonra Avusturya ve Çek Yahudileri) vatansız göçmen oldular. Benzer kanunlar Avrupa’daki diğer Nazi müttefikleri tarafından uygulandı. Bu durumu takip eden Yahudi göçü ve Arap dünyayı hedef alan Nazi propagandası, 1936-1939 Filistin Arap ayaklanmasına neden oldu. İngiltere, Filistin Kraliyet Komisyonunu durumu incelemek için kurdu. Komisyon, Avrupa’daki Yahudilerin durumunu değerlendirmedi ama iki-devlet çözümü savunarak zorunlu nüfus değişimi önerdi. İngiltere bu çözümü geri çevirdi ve bunun yerine 1939 White Paper (Malcolm Mac Donald) çözümünü öne sürdü. Bu çözüm 1944 yılına varıldığında Yahudi göçünü tamamlamayı planladı ve bu döneme kadar 75.000 Yahudinin göçünü sağlamayı amaçladı. Bu Avrupa’daki şiddetli ayrıma uğrayan ve gidecek yerleri olmayan Yahudiler için faciaydı. Bu politikayı İngilizler himayenin sonuna kadar yürütebildi.
Filistin’deki Yahudilerin sayısının artması ve Avrupa’daki Yahudilerin kötü durumu Dünya Siyonist Organizasyonunun güçlenmesini sağladı. David Ben-Gurion liderliğindeki Filistin Yahudi Kurumu Yahudilerin göçünü artırmak için Amerika’dan destek sağladı. Destek veren kurumlar arasında Amerika Filistin Komitesi’de vardı.
İkinci Dünya Savaşı ve Holokost’tan sonra, çoğunluğunun Holokost’tan kurtulanlar olduğu ülkesiz çok sayıda Yahudi küçük botlarla İsrail’e göç etti. Holokost, Siyonist projesiyle dünyadaki Yahudiler arasında büyük bağlar kurdu[34]. İngilizler Yahudileri ya Kıbrıs’ta tutukladı ya da Almanya’da müttefiklere ait alanlara gönderdi. Bu durum Yahudilerin Siyonizmi daha çok desteklemelerini sağladı. Siyonist gruplar Filistin’deki İngilizlere saldırdı ve İngilizler ise, karşılaştıkları iflasla, durumu Birleşmiş Milletlere götürdü.
1947 yılında Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komisyonu, Batı Filistin’in Yahudi ve Arap devletler ve Birleşmiş Milletler tarafından kontrol edilen Küdus olarak bölünmesini önerdi[35]. 181 nolu çözüm önergesi 1947 yılı Kasımında 33 kabul, 13 ret ve 10 nötr oyla kabul edildi. Karar Yahudi şehirlerde kutlamalarla karşılandı[36]. Buna rağmen Filistinli Araplar ve Arap Devletler BM kararını reddetti ve Yahudi göçmenlerin geri gönderilmesini istedi. Bu durum 1948 Arap-İsrail Savaşıyla sonuçlandı.
Mayıs 1948’de, İngiliz Himayesi sona erdi ve David Ben-Gurion İsrail devletinin kurulduğunu ilan etti ve aynı gün yedi Arap ülkesi İsrail’i işgal etti. Çatışmalar 711.000 Filistinli Arabın yaşadıkları yerden göçmesine neden oldu[37]. Bu Filistinliler tarafından Al Akba (Felaket) olarak adlandırıldı ve Arap ülkelerindeki 850.000 Yahudi İsrail’e göçtü. Birçok kanunla, İsrail, göçen Filistinlilerin geri dönmesini engelledi. İsrail Devletinin kurulmasından itibaren, Dünya Siyonist Örgütü, Yahudileri İsraile göçmek için destekleyen bir kurum olarak çalışmalarına devam etti. İsrail iç politikasına karışmazken, İsraile politik destek verdi. En büyük başarıları arasında göçen Yahudiler için Lojistik destek vermek, Yahudilerin SSCB’den ayrılmalarını sağlayacak yasal zemini hazırlamak ve SSCB’de kalan Yahudilerin dinlerini özgürce yaşamalarını deskteklemekti.
Herzl'in II. Abdülhamid'e teklifi
Theodor Herzl, dönemin sultanı II. Abdülhamid'e Kont Nevlinski (bir Leh soylusu, II. Abdülhamit'in şahsi dostu) aracılığla Filistin'e özerklik ve Musevi ikametliği ister. Buna karşılık şu taahhütlerde bulunur:
- Osmanlı Devleti’nin 33 milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamını ödeyelim.
- İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın Frank’a mal olacak deniz filosu yaptıralım.
- Devletin mali durumunu canlandırmak için 35 milyon altın lira faizsiz borç verelim.
Ancak, II. Abdülhamit teklifi kabul etmez ve şu yanıtı verir:
- "...Bu meselede (Theodor Herzl) ikinci bir adım daha atmasın. Ben bir karış toprağı dahi satmam. Zira bu vatan bana ait değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsûldar kılmıştır. O, bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz..."[kaynak belirtilmeli]
Tarih araştırmalarında Prof. Dr. Vahdettin Ergin tarafından ortaya çıkarılan yeni belgeler ışığında Abdülhamid ve yakın çevresi ile Siyonizm'in en önemli ismi olan Herzl arasında 1896'dan başlayarak altı sene boyunca yoğun temaslar yaşandığı kanıtlanmıştır. Theodore Herzl, Osmanlı Arşivleri'ndeki belgelere göre, Sultan Abdülhamid ile görüşmüş ama bu görüşme sırasında Herzl'in Filistin'de bir Yahudi Osmanlı Arşivleri'nden 19 Nisan 1900 tarihli bir belge Yahudi göçüne izin verilmiyor (İ.HUS.81/1317Z.48)
Prof. Dr. Vahdettin Engin vatanı kurulması, dolayısıyla da Abdülhamid'in bu talebi tek bir cümleyle reddetmesi gibisinden bir olay yaşanmamış; Abdülhamid, aksine, "Filistin'e değil, Mezopotamya'ya yerleşin" demiştir.[kaynak belirtilmeli] Herzl, Sultan Abdülhamid'e daha sonra, 16 Şubat 1902'de gönderdiği bir mektupta bu görüşmenin ayrıntılarını hatırlatıyordu. Herzl, "Majesteleri, memleketinde yaşayan Yahudiler'e gösterdiği âlicenaplığı mazlum ve mağdur durumda bulunan diğer Yahudiler'e de göstermekte, onları bir peder gibi himaye altına almakta ama toplu olarak bir yerde yaşamaları yerine, değişik bölgelerde bulunmalarına izin vermektedirler" diye yazmaktaydı.[kaynak belirtilmeli]
Prof. Dr. Vahdettin Engin'in ortaya çıkardığı belgelerde, bu görüşmenin ve diğer temasların ayrıntıları açıkça görülüyor: Herzl, Yahudiler için "toprak" istemiyor, toprak satın almak gibi bir talepte de bulunmuyor, aksine Filistin'de "özerk" bir Yahudi devletine izin verilmesini istiyor. Abdülhamid ise, Yahudiler'in Filistin yerine Mezopotamya'ya yerleşmelerini ama tek bir yerde değil, değişik bölgelerde yaşamalarına sıcak bakabileceğini söylüyor.[kaynak belirtilmeli]
Siyonizme yönelik muhalefet ve eleştiriler
1920'li yıllarda, Siyonist hareketin giderek daha laik bir kimliğe bürünmesi, bazı Ortodoks Yahudi gruplarının da muhalefetini çekmiştir. Harekete, İslami kuruluşlar ve milliyetçi Arap örgütlerinin yanı sıra, kimi asimile olmuş Yahudiler ve Siyonizmin Britanya'nın Hindistan'daki kalabalık Müslüman tebaası ile ilişkilerine zarar vereceği endişesini taşıyan İngiliz emperyalistlerinin de muhalefeti ile karşılaştı. Zaman zaman Marksist örgütler de çeşitli nedenlerden ötürü Siyonizme karşı çıkmışlardır.
İsrail'de, 1930'lu ve 1940'lı yıllarda başını şair Yonatan Ratoş'un çektiği Kenancı hareket, "İsraillilik"in etnik kimlikler üstü bir milliyet olması gerektiği fikrini savunmuştur.
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde, İsrail'deki klasik milliyetçilikte bir düşüş yaşandı. Bu ise, neo-Siyonizm ve post-Siyonizm gibi iki karşıt hareketin yükselmesine yol açtı. Her iki hareket de, aslında dünya çapında rastlanan bir görüngünün İsrail'e uyarlanmış haliydi: (1) küreselleşmenin, bir pazar toplumunun ve liberal kültürün yükselişi ve (2) yerel bir tepki.[38] Neo-Siyonizm ve post-Siyonizm, bir yandan "klasik" Siyonizm ile belirli özellikleri paylaşırken, diğer yandan da halihazırda Siyonizmde mevcut olan birbirine muhalif ve taban tabana zıt kutupları vurgulamaları ile birbirinden ayrılmaktadır. "Neo-Siyonizm, Siyonist milliyetçiliğin kurtarıcılık ve adanmışlık boyutlarına vurgu yaparken, post-Siyonizm ise normalleşme ve evrenselcilik boyutlarının altını çizer."[17]
Marcus Garvey ve Siyah Siyonizm
Siyonistlerin, Filistin'de Yahudiler için bir Ulusal Anavatan oluşturulmasına Britanya'nın desteğini kazanmaya yönelik çabalarının başarı ile sonuçlanmasından etkilenen Jamaikalı milliyetçi Marcus Garvey, Afrika asıllı Amerikalıların Afrika'ya dönmesine adanmış bir hareket başlattı. 1920 yılında, Harlem'de yaptığı bir konuşmada, Garvey şunları söylüyordu: "diğer ırklar —Yahudiler Siyonist hareket, İrlandalılar ise İrlanda hareketi yoluyla— davalarını başarıya ulaştırmak için uğraştılar ve ben de bedeli ne olursa olsun, Zencilerin menfaatlerinin gözetilmesini sağlamak için uygun şartları yaratmaya karar verdim."[39]Garvey, Amerikalı Siyahların Afrika'ya göç etmesi için uygun şartları yaratmak amacıyla, Black Star Line adlı bir gemicilik şirketi kurduysa da, çeşitli sebeplerden ötürü bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Ortaya attığı fikirler, Jamaika'da Rastafaryanizme, Siyah Yahudilere ve[40] İsrail'e yerleşmeden önce Liberya'ya taşınan Kudüs'ün Afrikalı İbrani İsrailoğulları'na esin kaynağı oldu.
Yahudi olmayanlardan Siyonizme verilen destek
Yahudilerin İsrail Diyarı'na dönüşüne verilen siyasi destek, Yahudi Siyonizminin bir siyasi hareket olarak resmen örgütlenmesinden de eskiye dayanır. On dokuzuncu yüzyılda, Yahudilerin Kutsal Topraklara Döndürülmesi'nin savunucularına Restorasyoncular adı verilmekteydi. Yahudilerin Kutsal Topraklara geri dönmesi, Kraliçe Victoria, Kral VII. Edward, ABD Başkanı John Adams, Güney Afrika Başbakanı General Smuts, Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Masaryk, İtalyan filozof ve tarihçi Benedetto Croce, Kızılhaç'ın kurucusu ve Cenevre Konvansiyonları'nın yazarı Henry Dunant ve Norveçli bilimadamı ve hayırsever Fridtjof Nansen gibi önde gelen isimler tarafından da yaygın olarak desteklenmiştir.
Bakan M. Cambon'un şahsında, Fransız hükümeti de resmen, "İsrailoğullarının yüzyıllar önce sürgün edilerek çıkarıldıkları topraklarda Yahudi milliyetinin yeniden doğuşunu" sağlamayı taahhüt etmiştir.
Çin'de, aralarında Sun Yat-Sen'in de bulunduğu Milliyetçi hükümetin önde gelen isimleri Yahudilerin bir Ulusal Anavatan kurma arzularına sempati ile baktıklarını ifade etmişlerdir.[41]
Siyonizmi destekleyen Hıristiyanlar
Siyonizm öncesinde, Yahudilerin Kutsal Topraklara dönüşü fikrinin Hıristiyanlar tarafından desteklenişi uzun bir tarihe sahiptir. Siyonizme destek veren ilk ünlü isimler arasında, Britanya Başbakanları David Lloyd George ve Arthur Balfour, ABD Başkanı Woodrow Wilson ve Siyonizme destek vermeye yönelik faaliyetleri yüzünden Britanya Ordusu tarafından Filistin'de görev yapması süresiz olarak yasaklanan Orde Wingate de bulunmaktadır. Carleton Üniversitesi'nden Charles Merkley'e göre, Hıristiyan Siyonizmi 1967'deki Altı Gün Savaşı'nın ardından kayda değer ölçüde güç kazanmıştır ve başta Amerika Birleşik Devletleri'ndekiler olmak üzere, birçok dönemselci Hıristiyan, bugün Siyonizme güçlü destek vermektedir.
Ahir Zaman Azizleri İsa Mesih Kilisesi'nin kurucusu Joseph Smith, yaşamının son yıllarında, "Yahudiler için İsrail diyarına dönme zamanı[nın] şimdi" olduğunu ilan etmiştir. 1842 yılında, Smith, Ahir Zaman Azizleri İsa Mesih Kilisesi'nin Havarilerinden Orson Hyde'ı, toprakları Yahudilerin dönüşüne adamak için Kudüs'e göndermiştir.
İsrail'e açık destek veren Hıristiyan Araplar arasında, her ikisi de Mısır doğumlu olan, İsrail'i Savunan Araplar adlı Web sitesinin kurucusu Amerikalı yazar Nonie Darwish ve Viva Israele adlı kitabın yazarı, eski Müslüman Magdi Allam da bulunmaktadır. Lübnan doğumlu Amerikalı Hıristiyan gazeteci ve Gerçek için Amerikan Kongresi'nin kurucusu Brigitte Gabriel, Amerikalıları "Amerika, İsrail ve Batı medeniyetini savunmak için korkusuzca seslerini duyurmaya" çağırmaktadır.[42]
Siyonizme destek veren Müslümanlar
1873 yılında, İran Şahı Nasıreddin Şah, gerçekleştirdiği Avrupa seyahati sırasında aralarında Sir Moses Montefiore'nin de bulunduğu Britanyalı Yahudi liderleri ile bir araya geldi. Görüşme sırasında, İran şahı Yahudilerin toprak satın alarak burada Yahudi halkı için bir devlet kurmalarını tavsiye etmişti.[43]
Bugünkü Ürdün kraliyet ailesinin atalarından ve Osmanlı Türklerine karşı Arap direnişinin lideri (Osmanlı karşıtı Yahudi direnişi ile birlikte) Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali, I. Dünya Savaşı sırasında, "Bu ülkenin kaynakları bakir topraklardır ve bu Yahudi göçmenler tarafından [Avrupa'dan getirecekleri teknoloji ile] işlenecektir" demiş, Yahudilere abna'ihelasliyin (toprakların "öz evlatları") olarak adlandırmıştır.[44] Hiçbir zaman hayata geçirilmeyen 1919 tarihli, Faysal-Weizmann Anlaşması'nda, oğlu Emir Faysal, "Onların [Siyonist] ulusal arzularını gerçekleştirilmesinin en emin yolu, Arap devletlerinin ve Filistin'in gelişmesinde mümkün olan en yakın işbirliği yoluyladır" diyen bir bildiriye imza atmıştır. Faysal'ın 1919 yılında şunları söylediği Araplar tarafından aktarılır: "Araplar, özellikle de aramızdaki eğitimli kişiler, Siyonist harekete en derin sempati ile bakarlar… Yahudilere evlerine kalpten bir hoş geldin diyeceğiz… Hep birlikte ıslah edilmiş ve gözden geçirilmiş bir Yakın Doğu için çalışıyoruz ve iki hareket birbirini tamamlıyor. Yahudi hareketi emperyalist olmayan, milliyetçi bir harekettir… Nitekim, bu iki hareketten hiçbirinin diğeri olmadan gerçek bir başarıya ulaşabileceğine inanmıyorum." (örneğin. Birleşik Krallık'ın Filistin Kraliyet Komisyonu Raporu'nda, Faysal'ın yaşamında sıtmanın yaygın olduğu (örn. s. 233, s. 259) ve Yahudi göçmenlerin bataklıkları kurutarak sıtmayı yayan sivrisinekleri öldürdüklerinin altı çizilir.)[45] Günümüzde halen yayınlanmakta olan El-Ahram gazetesinin editörünün bu konuda yazdıkları Faysal'ın sözlerinden pek farklı değildi: "Siyonistler ülke için gereklidir: Beraberlerinde getirecekleri para, bilgi ve zeka ve belirleyici özelliklerinden olan çalışkanlıkları ile hiç şüphesiz ülkenin yeniden canlanmasına katkıda bulunacaklardır."[46]
İtalyan Müslüman Meclisi lideri ve İslam-İsrail Derneği eş kurucusu Şeyh Abdul Hadi Palazzi ve Kanadalı İmam Halil Muhammed, Kur'an'ın Siyonizmi desteklediğini belirtir.[47] Siyonizmi destekleyen diğer Müslümanlar arasında, Pakistanlı gazeteci Tashbih Sayyed ve Bangladeşli gazeteci Salah Choudhury de bulunmaktadır. 2003 yılından bu yana hapiste olan Choudhury ölüm cezası ile karşı karşıyadır.[48]
Dönem dönem, Kürtler ve Berberiler gibi kimi Arap olmayan Müslümanlar da Siyonizm'e destek verdiklerini belirtmişlerdir.[49][50] [51]
Siyonizme destek veren Hindu'lar
İsrail'in 1948 yılında kurulmasından sonra, Hindistan Millî Kongresi hükümeti Siyonizm’e karşı çıktı. Bazı yazarlar, bu karşı çıkışın daha çok Müslüman oy vereni kazanmak için olduğunu iddia etti (o dönemde Müslümanlar 30 milyon üzerindeydi) [52]. Buna rağmen, Sangh Parivar’ın liderliğini yaptığı tutucu hindu milliyetçiler açıkça Siyonizmi savundu. Ayrıca Vinayak Damodar Savarkar ve Sita Ram Goel gibi milliyetçi entelektüel isimler de Siyonizmi savundu[53]. Yahudileri atalarının vatanına geri getirme hareketi birçok Hindu Milliyetçi için ilgi çekici geldi çünkü İngiliz yönetiminden kurtulma ve Hindistanın bölünmesi, uzun yıllardca ezilen Hindular için benzer tecrübelerdi.
Uluslararası anketlere göre, Hindistan dünyadaki İsrail-Devletini en çok savunan ülkelerdendir[54][55][56][57]. Yakın dönemlerde tutucu Hindistan partileri ve kurumları Siyonizmi desteklemektedir[53][58]. Birçok Hindistan solu üyesi Hinduları bu nedenle, Yahudi lobisiyle işbirliği yapmakla suçlamıştır[59].
Marcus Garvey ve Siyahi Siyonizm
Siyonistlerin bir Yahudi Millî Vatanı oluşturmak için İngilizlerin desteğini almaları, Jamaikalı milliyetçi Marcus Garvey’e ilham verdi ve Amerika’da yaşayan Afrika kökenlileri Afrika’ya geri getirecek hareketi kurmasını sağladı. 1920 yılında Harlem’de verdiği bir konuşmada, GarNecmeddin Erbakan hoca vey, “diğer ırklar kendi geleceklerine kendileri karar verdi-Yahudiler Siyonist hareketle, İrlandalılar, İrlanda hareketleriyle… ve bende Negroların kendi geleceklerine karar vermelerini istiyorum [60]. Garvey bir gemi nakliye şirketi kurdu (Black Star). Bu gemilerle siyahi Amerikalıların Afrika’ya göçmelerine yardımcı olacaktı fakat birçok nedenle çabaları sonuç vermedi ve hareket başarısız kaldı.