MESSAGE FORUM 


SİYONİZM VE TÜRKLÜK İLE İSLAM

MAHMUT NECATİ YILDIRIMOĞLU

FORUM ALATURKAİSLAM İSTANBUL 2009

SİYONİZM VE TÜRKLÜK İLE İSLAM

 

Selamün Aleyküm değerli kardeşlerim

Forumda bugün size önemli bir konuda yazılmış 

Farklı bir yazıdan alıntı yaparak

Zihninizde bir kaç soru oluşturmak istiyorum

Önce aşağıdaki yazıyı okuyalım

Ve konumuza kaldığımız yerden devam edelim 

 

ALLAH DOSTLARI VE MÜSLÜMAN 

FORUM YILDIZLIBAHÇELER 2006 

YALÇIN SELAHADDİN AKDOĞANLI

 

Allah dostları müslümanların kurtuluşuna sebeptir

Allah dostları deyince İslami literatürde 

" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir 

Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "

Buyurulmaktadır
 

Hadis-i Şerif 

 

" Günahların tartılacağı o gün geldiğinde

Kulun cehenneme atılmasından müteessir olan

Sorgu meleklerinin 

Kulun sevaplarına sevap eklemek için

Hayatındaki günahların yanında sorduğu şu soru 

" Hiç Allah dostlarından birinin 

Sohbetindede bulunmadınızmı "

Sorusu ile Allah dostlarına tabi olanların 

Cehennem azabından kurtuluşuna sebeptir " 

Bunun gibi Allah dostlarının kullar için önemine binaen

Şu kıssayıda nakledelim 

 

DİNİ KISSA 

HZ.MUSA AS VE KAFİR 

 

Dini kıssa söyledirki 

Bir gün Hz.Musa as 

Ve kafirlerden bir zat

Tartışıyorlarmış 

Kimin haklı olduğunu ispat içinde 

Ateş yakarak delillendirelim demişlerdir

Sebebi ise 

Haklı olmayanı ateş yakmayacaktır demişlerdir

Hz.Musa as ve kafir elele tutuşup 

Ateşin içinde karşıdan karşıya geçmişlerdir

Hz.Musa as ateşten yanmadan geçmiştir

Ve Hz.Musa as ile birlikte 

Elele tutuşarak geçen kafirde ateşte yanmamıştır 

Hz.Musa as bunun üzerine 

" Ya Rabbim,ateşin beni yakmayışını anladım

Ama kafirin yanmayışının hikmet-i ilahisi nedir "

Diye sorduğunda 

Cenab-ı Hak " Ya Hz.Musa as 

Bilmezmisin

Biz dostumuzun elinden tutanı yakmayız " 

Diye buyurmuştur

 

ALLAH DOSTLARI VE MÜSLÜMAN 

FORUM YILDIZLIBAHÇELER 2006 

YALÇIN SELAHADDİN AKDOĞANLI

 

Evet değerli Kardeşlerim konumuza kaldığımız yerden

Devam edelim ve öncelikle 

" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir 

Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "

Hadis-i şerifi üzerinde duralım

Bu konuda farklı bir yorumu aşağıya alıntıladık 

Ve o yorumu okuduktan sonra konumuza devam edelim

 

https://forum.memurlar.net/konu/725907/

 

MEKHUL 

ASHABIM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR 

FORUM MEMURLAR 26 AGUSTOS 2009

 

" Ashabım gökteki yıldızlar gibidir " hadisinin sıhhati üzerine

Birilerinin Şeyh-i Elbani bu hadisi mevzu ilan edivermiş :

 

" 21. Ashabım yıldızlar gibidir

Hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz " 39[39]

 

Bu hadis uydurmadır

 

Ravilerinden olan Sellâm b. Suleym yalancı olup

İbn Hibban?ın da dediği gibi uydurma hadisler rivayet etmiştir

Diğer bir râvi olan Hâris b. Gusayn ise bilinmemektedir

Buna rağmen Şarânî şöyle der : 

« Bu hadis hakkında muhaddisler (zayıflığına dair) konuşmuş olsalar bile

keşf ehline göre sahihtir »40[40]

 

Ancak Şarânî nin bu sözü hiç şüphesiz batıldır

Çünkü keşf yoluyla hadislerin tashih edilmesi tasavvufi bir bidattır. 

Bunu asıl kabul etmek

Biraz önceki hadis gibi aslı olmayan batıl hadislerin 

Sahih olduğunu kabule götürmesi demektir. 

Keşf, sahih olarak vukû bulur ise

En iyi durumda bile, rey ile aynı derecededir. 

Rey ise, hata da eder isabette edebilir. 

Tabi ki buna heva karışmamış ise bu böyledir. 

Allahın rızası olmayan herşeyden selâmet dileriz.

 

El-Hatib in41[41] rivayet ettiği daha uzun metinden oluşan 

Diğer bir uydurma hadis hakkında 

Es-Suyutî şöyle der : « Bu hadiste bazı faideler vardır

Şöyle ki : Resûl (s.a.v)in 

Kendisinden sonra furuda ki ihtilafları haber vermesi 

Onun mucizelerindendir

Çünkü bu gaybtan haber vermektir. 

Ve onun buna rızası ve onayı sözkonusudur. 

Öyle ki bunu rahmet kılmış 

Ve mükellefi istediğini almakta serbest bırakmıştır...»

 

Buna cevap olarak şöyle denir : 

Önce es-Suyutînin rivayetin sahih olduğunu isbat etmesi gerekir ki

Sonradan da o rivayetten hükümler çıkarabilsin.

 

Bu rivayetin uydurma olduğuna bir başka delil de : 

Nasıl olur da Peygamber (s.a.s) sahabeden olan her bir ferde 

Uymamızı tavsiye edebilir

Kaldı ki sahabe arasında âlim olduğu gibi

İlimde orta seviyeli ve daha da aşağı olanlar vardı.

 

Konuyla ilgili gelen rivayetlerin uydurma olduğunu söyleyen 

İbn Hazm şöyle devam eder : 

« Çünkü Allah Teala Peygamberi ( sav )i 

( O, arzusuna göre konuşmaz. 

O ( bildirdikleri ) vahyedilenden başkası değildir )42[42]

Şeklinde nitelendiriyor ise

Peygamber (s.a.s.)in şeriata dair bütün sözlerinin 

Gerçek ve şüphesiz olarak Allah'tan geldiği anlaşılır. 

Allah'tan gelen şeyde de ihtilaf olmaz. Çünkü ayette 

( Eğer o (Kuran), Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı 

Onda birçok tutarsızlık bulurlardı )

43[43] buyurulmuştur.

 

Allah ( Birbirinizle çekişmeyin ) ayetiyle bizlere 

Tefrika ve ihtilafı yasaklar. 

Dolayısıyla sahabeden her birine tâbî olmamızı 

Allah Resulu (s.a.s)in bizlere emretmesi imkansızdır. 

Çünkü sahabenin içerisinde 

Birisinin helal kıldığını haram kılan bulunabilmektedir

Eğer durum böyle olsaydı, Semure b. Cundupa uyarak 

İçkinin satışı helâl olurdu. 

Ebû Talha'ya uyarak ta oruçlunun dolu yemesi 

Helâl olurdu ( orucu bozulmazdı ). 

Bunlar diğer sahabelere tâbî olunduğunda da haram oluyor.

 

39[39] İbn Abdil Berr, Camiul- İlm (2/91), İbn Hazm, İhkâm (6/82)

 

40[40] Mizân (1/28)

 

MEKHUL 

 

MEKHUL 

ASHABIM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR 

FORUM MEMURLAR 26 AGUSTOS 2009

    

Evet kardeşlerim şimdi kaldığımız yerden devam edelim
" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "
Hadis-i Şerifi  
" Ashabım yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz " şeklinde ise
Demekki hadis-i şerif aktarımlarında bile bazı hatalar olabiliyor
 
Ashaptan kasıt şudur 
Sahabe veya çoğulu Ashab
Bir İslam terimidir
İslam Peygamberi Hz.Muhammed sav Efendimizi görmüş
Onunla konuşmuş
Arkadaşlık etmiş

Ve ona inanmış Müslümanlara verilen isimdir
İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak 
Eshâb-ı Kirâm şeklinde anılırlar
Sahabe-i Kiramdan sonra Tabiiun dönemi yaşandı
Daha sonrada Tebeu-t tabiiun dönemi yaşandı
Sonra Hulefay-ı raşidin dönemi yaşandı 
Mezhepler dönemi derken çok sonra
Endülüs ve Osmanlı dönemi yaşandı
Ve o dönemlerde artık geride kaldı 
Bir islam tarihçisinin dediği gibi
Fatih Sultan Mehmed döneminden sonra
Irk fikrine sabit şekillenmeye çalışan Türklük sona erdi 
Çünkü Osmanlı Devleti
Türklerden daha çok
Türk olmayanların bir arada olduğu bir dünya devletiydi
Dolayısıyla Türk olmayanları
Asimile ederek Türk yapmaya çalışarak
Osmanlı Devleti yönetilemeyeceği için 
İslam çerçevesi içinde en azından müslümanlarıda kapsaması düşünülerek 
Türkçülüğün dışında bir Türk-islam modeli uygulandı
Bu model ile Osmanlı içindeki gayri-müslimlerede  
Kendi ırklarına ve dinlerine göre yaşama hakkıda verilmiş oldu
Bu model çökertilip
Siyonizm kendi çizgisindeki Türkçülüğü uygulamaya koyunca   
II.Abdülhamit döneminden sonra
Osmanlı sona erdi 
Osmanlı ile birlikte 
Son Halife Sultan Vahidettinden sonrada
Dünyadaki islamiyetin hakimiyet ve yayılma alanı durdu
Hakiki islamiyet ortadan kaldırılarak  
Siyonizmin çabasıylada
Dünyada binbir çeşit islam şekli türetildi
Binbir çeşit islam modellerine göre  
Günümüzde kim Allah dostudur
Bunu ölçecek terazinin özellikleri neye yada kime göre değişiyor
Bu ayrıca bir araştırma konusudur
Bazı tarikatların içine  
Görüntüsü müslüman olan islam düşmanları yerleştirildi
Bektaşiliğin içinde Sebataizm bile mevcuttu
Mezheplerin içinde ise örneğin
İngiliz ve siyonistlerin örgütlediği
Vehhabilik ayrı bir islami mezhep olarak ortaya çıktı
İslami vakıf veya kuruluşların içine sızan
Siyonizm odaklı kişilerin eğittiği kişilerde vardı
Namaz kılan
Hacca giden
Kuran-ı kerim okuyan 
Müslüman görünen Kripto yahudiler  
Bazı Osmanlı şehirlerindeki camilerde imamlıkta  yaptı  
Allah dostu deyince günümüzde bazılarının aklına önce tasavvuf geliyor 
Tasavvuf deyincede örneğin Hz.Mevlana k.s geliyorsa
İşte siyonizm buradada etkisini göstermektedir 
Örneğin New-York veya Kaliforniyadan gelen 
Amerikalı Mevlevilerin
Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi dünyaya tanıtırken 
Hz.Mevlana k.s için kullandıkları terim
" Hümanizm " dir. 
Hz.Mevlana k.s öncelikle bir müslümandır  
Ancak siyonizm buradada etkisini farklı bir şekilde göstermektedir 
Tüm bunları araştıracak
Ve islami görünen ama islamiyete zararlı olan akımları
Tesbit edecek mekanizmalar veya kurumların
Ölçü aldıkları teraziler nedir
Bu herkesin bileceği kavramlar değildir
Osmanlıda bir Nakıb-ul Eşraf Kurumu vardı örneğin  
Seyyidlik iddiası olanların öz geçmişini araştırıyor ve inceliyordu
Seyyidlik için gereken eğitimden geçiriyor ve eğitimi bitirince 
Seyyidlik rütbesine haiz olanların
Seyyidliğini tasdikliyor ve çeşitli yerlerde görev veriyordu 
Akabinde yaptığı görevlerin takibinide yapıyordu
Bu kurum kapatılmış ve seyyidlik müessesesi sona ermiştir 
Dolayısıyla tekke zaviye ve medrese dönemide kapanmıştır
Osmanlıyı yıkan siyonizm
Zaten gerçek islamiyetide sekteye uğratmıştır
Bu yüzden günümüzde hiç bir geçerliliği olmayan 
Bu tür medrese veya seyyidlik gibi kavramlardan bahsederek
Gereksiz tartışmalar üretmenin
Türk islam toplumuna hiç bir faydası yoktur 
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
İlahiyat Fakülteleri
Gereken İslami bilimlerde eğitimler vermektedir 
Fakat günümüzde 
İslamdan bahseden bazı kişilerin
Eğitimsiz ve cahil olduğuda bir gerçektir   
İslamiyeti siyonistlerin bildiği kadar bilmeyen
Günümüzdeki bazı müslümanların
Allah dostlarını neye kime hangi ölçeğe göre sınıflandırıyor bilmiyoruz
Hangi kaynağa göre sınıflandırıyor ve kaynakları kim hazırlıyor 
Bununda ayrıca arıştırılması lazımdır  
Kaynak deyince aklımıza geldi
Allah dostlarına tabi olanları ateşin yakmadığına dair
" Hz.Musa as ve Kafir " kıssası
Hangi islami kaynakta mevcut diye sorulursa
Kaynakları koruyamayan müslümanların 
" Hangi kaynaktan alıntı " diye bir soru sormayada hakları yoktur
Kaynak olarak İslamda çok önemli yeri olan bazı kaynakları
Bağdat Kütüphanesinden alıp
Tel-Aviv'deki İslam Kütüphanesine taşıyan Evanjelistlere
Karşı bir direnişte bulunamayan müslümanların
" Hangi kaynaktan alıntı " diye sorusuna
" Ana kaynak Bağdat Kütüphanesinden
Tel-Aviv İslam Kütüphanesine taşındı
Ve İsrail Devletinin denetiminde " 
Diyerek cevap veremeyeceğimize göre 
İslamiyetin ana kaynaklarından bazılarıda   
Siyonizm dünyaya egemen olduktan sonra
Müslümanların elinde mevcut olmadığına göre 
Yada siyonizmin kontrolünde olduğundan dolayı
Müslümanların ulaşabildiği kaynaklar
Siyonizmin ulaşılmasına izin verdiği kaynaklardır diyebiliriz
Osmanlıya sahip çıkmayarak
Osmanlı ile birlikte İslamiyetin yok oluşuna seyirci kalan
İslam dünyasının
Dünyada sanki gerçek İslam varmış gibi hareket eden
Ve sanki hakiki tarikat ve hakiki tasavvuf varmış gibi
Tarikat ve tasavvufu savunanlara şunu söyleyelim
Siyonizm dünyaya ve islamiyete hakimdir
Siyonizm 1897 yılından beri
Türklüğün ve İslamiyetinde sınırlarını çiziyordu
Siyonizm nedir bilmeden
Hakiki islamiyeti veya hakiki Allah dostlarınıda bilemeyiz
" Hz.Musa as ve Kafir " kıssasındaki bahsedilen
Bazı Müslümanlar
Bilmeden bazı siyonistlerin elinden tuttuğu için
Siyonistler ile birlikte aynı akıbetide paylaşacaklardır
Bazı müslümanlar 
Eğer siyonizm nedir bunu bilmiyorlarsa 
Siyonizmi bilmeden gerçek islamiyetide asla yaşayamayacaklardır
Siyonizm nedir diye sorulacak olursa
Osmanlı dönemindeki dünyaya yayılmaya çalışılan islam
Temiz ve içilebilir kullanılabilir bir sudur
Osmanlıdan sonraki islam ise içine siyonizm karışmış sudur
Yani bir damla domuz kanı karışmış bir sudur
İslam ile alakası yoktur içilemez ve kullanılamaz 
Prof.Dr.Necmeddin Erbakan hoca bunu yıllarca anlattı
Siyonizm ile nasıl mücadele edilebilir deyincede
İlk etapta bilim ve teknolojiden başlayarak
Bu konudaki doneleri Erbakan Hoca anlattı
Siyonistler Erbakan Hocayı dinleyerek
Müslümanlar ve islam ile 
Nasıl mücadele edilebilir bunu öğrendiler
Ama müslümanlar hiç bir şey anlayamadılar 
Sadece bazı şeyhlerin arkasında tesbih çektiler
Anlayamadıkları içinde 1897 yılından sonra ne oldu 
Bunuda anlayamadılar 
Siyonizmin olduğu yerde
İslamiyete ait kavramlar eğer hala varsa
Bu kavramların içleri
Siyonizmin istediği şekilde doldurulmuştur
Bu şekilde değilse zaten o kavram yoktur veya içi boştur
Siyonizm tarafından içi boşaltılmıştır 
İçi boşaltılan kavramlar
Veya içleri siyonizm tarafından doldurulmuş kavramlar
Sadece dini kavramlar değildir 
Dünyaya siyonizm hakim olduktan sonra 
Tarihsel bilimsel kültürel sanatsal tüm kavramlar 
Bu şekildedir 
Tarih kitapları gelecekte
Siyonizmin dünyaya egemen olduğu tarihten
Önce ve sonra diye ikiye ayrılacaktır
Tıpkı Fatih Sultan Mehmed'in İstanbulu fethinden
Önceki ve sonraki çağ diyerek ikiye ayrıldığı gibi
Türklük ve islamiyet yıkıldığı için
Osmanlı yıkılmıştır 
Ve siyonizm var olduğu sürecede  
Türklük ve islamiyetin siyonizmin çizgisinde olması için
Çabalayacaktır
Bunun aksini düşünerek
Türklük ve islamiyetin hep kendi çizgisinde var olduğunu
Hiç sekteye uğramadığını düşünmek
Siyonizmin tuzaklarınıda görememek demektir
Osmanlıyı ve Türklüğü yıkan Jön Türkler  
" Bizim amacımız Türk ve islamın istikbalidir " diyorlardı 
Siyonizmi araştırmadan ve incelemedende 
Gerçek Türk veya Müslüman kimdir sorusunada cevap veremeyiz  
Çünkü siyonizmin çevresini ve sınırlarını çizdiği
Türklük ve İslamiyet sahtedir 
Prof.Dr.Necmeddin Erbakan bu yüzden 
Türk deyince Fatih Sultan Mehmed Han diyordu 
Çünkü Fatih Sultan Mehmed döneminden sonraki Türklük 
Siyonizm çizgisindeki Türklüğüde beraberinde getirmiştir
Bu Fatih Sultan Mehmedin veya Osmanlının hatası değildir
Siyonizmi araştırıp incelemeyen Türk ve Müslümanların
Siyonizmin tuzagına düşerek
Türk ve İslam dünyasını uçuruma sürüklemesidir  
Hoca İslam deyincede
İslamdan bahsetmiyordu  
Siyonizmden bahsediyordu
Çünkü hoca gerçek islamın olmasını istiyordu
Gerçek islam ise siyonizm ortadan kalkınca yaşanabilirdi
Günümüzün bazı tarikatçileri gibi
İslamiyetten bahsederek müslümanları oyalamıyordu
Günümüzün bazı tarikatçilerinin bahsettiği islam
Hangi islamdır diye sorulacak olursa 
Şöyle izah edelim 
Osmanlının yıkılışıyla yıkılan ve yok olan hakiki islamdır
Günümüzdeki bazı tarikatçilerin bahsettiği islam ise
Dolayısıyla hakiki islam değildir
Siyonizmin içini doldurduğu
Veya açıklanmasında kendince sakınca olmadığından
Siyonizmin açıklanmasına izin verdiği İslamdır 
Hakiki islamiyet nedir
Veya hak ile batıl nasıl ayrılır diye sorulacak olursa
Siyonizmin ne olduğu belgelenmeden
Böyle bir soruya cevap zaten bulunamaz 
Hak ve batıl neredeyse iç içedir  
Ayırmak için batılın ateş ettiği hedefe bakınız
Son olarak şunu söyleyelim
Türklük ve İslamiyet devam ediyor 
Düştüğü yerden ayağa kalktı
Ve emin adımlarla yürüyor
Nasıl ve neredemi 
Prof.Dr.Erbakan Hoca anlattı onu kimse dinlemedi 
Bunuda artık siyonistlere sorunuz
Çünkü dünyayı yöneten siyonistler
Türklerden daha fazla Türklüğü biliyorlar
Müslümanlardan çok daha fazlada İslamiyeti biliyorlar 
27 - 12 - 1907 yılında 
2.Jön Türk kongresinde alınan kararlarla 
Osmanlıyı yıkmak için çalışan
Ve İngiltere gibi Türk-İslam düşmanı 
Bir ülkeyle anlaşmaya vararak şekillenen Türkçülük
Siyonizm çizgisindeki Türkçülüğü ortaya çıkarmıştır
Bu Türkçülük akımı
Osmanlı ve islamı dışlayan bir akımdı
ve Siyonizm bu akımın içindeki 
İdeolojik fikir ve düşünceleri üretip yayarak
Osmanlının ve islamın yıkılması için çalıştı  
Ancak daha sonra Hüseyin Nihal Atsız'ın şekillendirdiği Türkçülük
Siyonizm çizgisi dışında kalan
Farklı bir Türkçülük çizgisidir 
Bu çizgi Osmanlı ve İslama yaklaşan bir Türkçülüktür
Bunuda Hüseyin Nihal Atsız'ın
Bazı önemli yazılarından anlıyoruz
Buraya bu yazılardan bazılarını aktararak
Konumuzu noktalayalım İnşallah

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
ALINTILAR

"Hun,
Göktürk ve Osmanlı imparatorlukları bu büyük ülkünün sonucu olup cihan tarihinde bunlarla kıyaslanabilecek devletler olarak yalnız Roma ve Abbasiler gösterilebilir.
(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.47)

 
"Türkçülere yedi, hatta yirmi kusak ilerisine kadar soy kütüğü arayan kimseler diye iftira ediliyor. Tatbik kaabiliyeti ve arastırma imkânı olmayan bu safsatalar ancak moskofçuların ve baska düsmanların uydurmasından ibarettir.

 

Her zaman verdiğimiz örnekleri yine tekrarlayalım:

En büyük Türkler’ den biri olan Yıldırım Bayazıd’ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıstır veya çıkarabilir?.."

(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.20)

"Selçuk, İlhanlı, Temir, Osmanlı hanedanları ile Cumhuriyet devri hep birden bir tek devletin hayatını teskil etmiyor mu? Bunları ayrı devletler gibi görmek kendi kendimizi parçalamak olmaz mı?.."

(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.16)

"Türkeli’nde de Kun, Gök Türk, Uygur, Selçuk, Osmanlı devletleri yok, sülâleleri vardır. Bazan iki veya daha çok sülâle idaresinde iki veya daha çok siyâsî Türk zümresinin bulunması ve bunların birbirleriyle çarpısmaları bu kuralı bozamaz."
(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.2)

"Sultan Hamid, kızıl değil "Gök Sultan” dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarını sisirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir sey kazanır."
(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.39)

"... II. Abdülhamid de haksız yere küçültülmüs, müstebit, zalim, hatta hain gibi gösterilmistir. Bu da İttihatçıların propagandası sonucudur.
Halbuki son zamanlarda yapılan bazı ilmi yayınlar, Sultan Abdülhamid, lehinedir. Henüz sahsiyetinin değerini tam manası ile bize bildirecek bir kitap yazılmamıs olmakla beraber, simdiden su gerçeği kabul edebiliriz ki, ittihatçılık dokuz on yılda mahvettikleri imparatorluğu 33 yıl dağıtmadan tutabilmis olmakla, Abdülhamid büyük bir iktidar sahibi olduğunu göstermis ve aleyhindeki yayınların haksız olduğunu ispat etmistir. Hele kanlı oyunlara asla girmemesi de, kıyıcı olduğu hakkındaki iddiaları çürütecek bir delildir. Bundan baska, mevkiinin sorumluluğunu iyi kavramış bir kimse idi.”
 

(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.35-36)

HÜSEYİN NİHAL ATSIZ'IN OSMANLI PADİŞAHLARI HAKKINDAKİ SÖZLERİ
(Hüseyin Nihâl Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.41-52)

"Osman Gazi: 1284’te 70 kişiyle İnegöl zaptına giderken Rumlar’ın pususuna uğradı, fakat bozulmadı. Bütün hayatında adaleti ve iyi tedbiriyle Anadolu tımarlılarını çevresine topladı.
Düşmanlarından pek çok ganimet aldı fakat öldüğü zaman hiçbir şeyi çıkmadı.


Orhan Gazi: Daha babasının son yıllarında bilfiil devletin başına geçmişti.

Gazi Murat (I. Murat): Anadolu Türk birliği için bir adım daha atarak Ankara’yı kendi ülkesine ekledi.

Yıldırım Bayazıd: Ortaçağ’ın bu büyük adamı, Kosova’nın kazanılmasındaki en büyük sebeplerden biriydi.

İkinci Murat: İstanbul’u kuşattı. Aksak Temür’le yapılan çarpışmadan sonra bozulmuş olan Anadolu Türk birliğini kısmen yeniden kurdu.

Fatih: Onun hakkında ben ne yazayım
O kendi kendisini tarihe yazmış zaten.


Yavuz: 1514’teki Çaldıran ve 1516’daki Merci Dabık meydan savaşlarını kazanan ve çelik gibi iradesiyle devleti bölünmek tehlikesinden kurtaran Yavuz, belki de Türkiye tarihinin Alp Aslan ‘la birlikte en büyük şahsiyetidir.

Kanuni : "Koca Yavuz’un oğlu Koca Süleyman’a, yasacı Süleyman’a, gelince; 13 savaşa katılan bu, Belgrat, Rodos, Budin, Tebriz ve Bağdat fâtihine, Mohaç’ın şanlı kahramanına, Barbaros’un, Turgut’un, Sinan’ın ve Bâki’nin pâdişâhına, bu şâir cihan imparatoruna, insan nasıl gafil ve bîçâre der

Bir insanın herhangi bir hareketi, bir iki yüzyıl sonra kötü sonuç verdi diye, o insana gafil demek, gafletten başka nedir. Dâhi denilen nice kimseler vardır ki, 15 yıl sonrasını görememişlerdir.

Başka milletler, kendi çocuklarına büyüklük ve kahramanlık örnekleri vermek için gerçekleri değiştirmekten çekinmeyerek, şöyle böyle kırallarını bile büyük kimselermiş gibi gösterirken, bizim kendi kahramanlarımızı küçültmeye kalkmamız, vatanseverliğe indirilmiş ağır bir baltadır. İnsanlar, çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artar.

Tarihî kahramanları silmekle bir milleti silmek arasında fark yoktur."

Hüseyin Nihal ATSIZ (Tanrıdağ, 10. ve 11. sayı, 10 ve 17 Temmuz 1942)

İkinci Selim: Hiçbir savaşa gitmedi. Şair ve ayyaştı
Anası Rus olduğu için bizde sevilmeyen bu hükümdarın büyük bir tarafı yoktu.


Üçüncü Murat: Devlet işlerine pek karışmazdı.

Üçüncü Mehmet: Babası ve dedesi gibi rehavetli değildi. Kusuru anasını devlet işlerine karıştırmasıydı.

Birinci Ahmet: Şairdi. Çok dindar ve merhametliydi. 27 yaşında ölmüştür.

Birinci Mustafa: Hastaydı. Bir hastadan normal bir insandan beklenen şeyler istenemez.

Genç Osman: Eski Osmanlı padişahları gibi büyük yaratılışta bir kahramandı.

Dördüncü Murat: Yavuz’un küçük bir kopyasıdır. 14 yaşında padişah olmuştur.

Sultan İbrahim: Çok hamiyetli, yurtsever, sessiz bir insandı.

İkinci Mustafa: 32 yaşında padişah olmuştur. Atalarının meziyetlerine sahipti. Üç defa sefere çıkıp, ikisini kazanmıştır.

Üçüncü Ahmet: Sefere çıkmadı. Fakat onun zamanı edebi ve ilmi bir kalkınma çağıdır.

Birinci Mahmut: Doğru görüşlülüğü ile devletin şanını yükseltenlerdendir.

Üçüncü Osman: İhtiyarken padişahlığa çıkmış ve 3 yıl kalmıştır. Parlak bir şahsiyet değildi.

Üçüncü Mustafa: Frederik’in meziyetlerini anlamış ve onunla ittifaka çalışmış uyanık bir padişahtı.

Birinci Abdülhamit: 50 yaşında padişah olmuştu. Hayatı ve hareketleri hele ölümü gafil olmadığını gösteriyor.

Üçüncü Selim: O’na kimse gafil diyemez. Büyük ve çok merhametli bir padişahtı.

Dördüncü Mustafa: Bir yıl kadar sultanlık ettiği için bir ehemmiyeti yoktur.

Abdülmecit: Gafil ve biçare değildi. Birçok mektepler onun çağında açıldı.

Sultan Aziz: Zamanında devlet, Avrupa’nın büyük devletlerindendi.


Beşinci Murat: Sinirleri zayıftı. Tahtta pek az kaldı.

İkinci Abdülhamit: Şimdiye kadar boyuna söylendiği ve yazıldığı gibi kötü bir hükümdar değil
Aksine büyük ve dahi bir imparatordu.


Beşinci Mehmet: Çok iyi kalpli, babacan, iyi huylu vatansever bir hükümdardı.

Altıncı Mehmet: Osmanlı padişahlarının en talihsizidir
Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur
Fakat hain değil bütün Osmanlı padişahları gibi vatanperverdir."


MAHMUT NECATİ YILDIRIMOĞLU

FORUM ALATURKAİSLAM İSTANBUL 2009

SİYONİZM VE TÜRKLÜK İLE İSLAM




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol