SİYONİZM VE TÜRKLÜK İLE İSLAM
MAHMUT NECATİ YILDIRIMOĞLU
FORUM ALATURKAİSLAM İSTANBUL 2009
SİYONİZM VE TÜRKLÜK İLE İSLAM
Selamün Aleyküm değerli kardeşlerim
Forumda bugün size önemli bir konuda yazılmış
Farklı bir yazıdan alıntı yaparak
Zihninizde bir kaç soru oluşturmak istiyorum
Önce aşağıdaki yazıyı okuyalım
Ve konumuza kaldığımız yerden devam edelim
ALLAH DOSTLARI VE MÜSLÜMAN
FORUM YILDIZLIBAHÇELER 2006
YALÇIN SELAHADDİN AKDOĞANLI
Allah dostları müslümanların kurtuluşuna sebeptir
Allah dostları deyince İslami literatürde
" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "
Buyurulmaktadır
Hadis-i Şerif
" Günahların tartılacağı o gün geldiğinde
Kulun cehenneme atılmasından müteessir olan
Sorgu meleklerinin
Kulun sevaplarına sevap eklemek için
Hayatındaki günahların yanında sorduğu şu soru
" Hiç Allah dostlarından birinin
Sohbetindede bulunmadınızmı "
Sorusu ile Allah dostlarına tabi olanların
Cehennem azabından kurtuluşuna sebeptir "
Bunun gibi Allah dostlarının kullar için önemine binaen
Şu kıssayıda nakledelim
DİNİ KISSA
HZ.MUSA AS VE KAFİR
Dini kıssa söyledirki
Bir gün Hz.Musa as
Ve kafirlerden bir zat
Tartışıyorlarmış
Kimin haklı olduğunu ispat içinde
Ateş yakarak delillendirelim demişlerdir
Sebebi ise
Haklı olmayanı ateş yakmayacaktır demişlerdir
Hz.Musa as ve kafir elele tutuşup
Ateşin içinde karşıdan karşıya geçmişlerdir
Hz.Musa as ateşten yanmadan geçmiştir
Ve Hz.Musa as ile birlikte
Elele tutuşarak geçen kafirde ateşte yanmamıştır
Hz.Musa as bunun üzerine
" Ya Rabbim,ateşin beni yakmayışını anladım
Ama kafirin yanmayışının hikmet-i ilahisi nedir "
Diye sorduğunda
Cenab-ı Hak " Ya Hz.Musa as
Bilmezmisin
Biz dostumuzun elinden tutanı yakmayız "
Diye buyurmuştur
ALLAH DOSTLARI VE MÜSLÜMAN
FORUM YILDIZLIBAHÇELER 2006
YALÇIN SELAHADDİN AKDOĞANLI
Evet değerli Kardeşlerim konumuza kaldığımız yerden
Devam edelim ve öncelikle
" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "
Hadis-i şerifi üzerinde duralım
Bu konuda farklı bir yorumu aşağıya alıntıladık
Ve o yorumu okuduktan sonra konumuza devam edelim
https://forum.memurlar.net/konu/725907/
MEKHUL
ASHABIM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR
FORUM MEMURLAR 26 AGUSTOS 2009
" Ashabım gökteki yıldızlar gibidir " hadisinin sıhhati üzerine
Birilerinin Şeyh-i Elbani bu hadisi mevzu ilan edivermiş :
" 21. Ashabım yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz " 39[39]
Bu hadis uydurmadır
Ravilerinden olan Sellâm b. Suleym yalancı olup
İbn Hibban?ın da dediği gibi uydurma hadisler rivayet etmiştir
Diğer bir râvi olan Hâris b. Gusayn ise bilinmemektedir
Buna rağmen Şarânî şöyle der :
« Bu hadis hakkında muhaddisler (zayıflığına dair) konuşmuş olsalar bile
keşf ehline göre sahihtir »40[40]
Ancak Şarânî nin bu sözü hiç şüphesiz batıldır
Çünkü keşf yoluyla hadislerin tashih edilmesi tasavvufi bir bidattır.
Bunu asıl kabul etmek
Biraz önceki hadis gibi aslı olmayan batıl hadislerin
Sahih olduğunu kabule götürmesi demektir.
Keşf, sahih olarak vukû bulur ise
En iyi durumda bile, rey ile aynı derecededir.
Rey ise, hata da eder isabette edebilir.
Tabi ki buna heva karışmamış ise bu böyledir.
Allahın rızası olmayan herşeyden selâmet dileriz.
El-Hatib in41[41] rivayet ettiği daha uzun metinden oluşan
Diğer bir uydurma hadis hakkında
Es-Suyutî şöyle der : « Bu hadiste bazı faideler vardır
Şöyle ki : Resûl (s.a.v)in
Kendisinden sonra furuda ki ihtilafları haber vermesi
Onun mucizelerindendir
Çünkü bu gaybtan haber vermektir.
Ve onun buna rızası ve onayı sözkonusudur.
Öyle ki bunu rahmet kılmış
Ve mükellefi istediğini almakta serbest bırakmıştır...»
Buna cevap olarak şöyle denir :
Önce es-Suyutînin rivayetin sahih olduğunu isbat etmesi gerekir ki
Sonradan da o rivayetten hükümler çıkarabilsin.
Bu rivayetin uydurma olduğuna bir başka delil de :
Nasıl olur da Peygamber (s.a.s) sahabeden olan her bir ferde
Uymamızı tavsiye edebilir
Kaldı ki sahabe arasında âlim olduğu gibi
İlimde orta seviyeli ve daha da aşağı olanlar vardı.
Konuyla ilgili gelen rivayetlerin uydurma olduğunu söyleyen
İbn Hazm şöyle devam eder :
« Çünkü Allah Teala Peygamberi ( sav )i
( O, arzusuna göre konuşmaz.
O ( bildirdikleri ) vahyedilenden başkası değildir )42[42]
Şeklinde nitelendiriyor ise
Peygamber (s.a.s.)in şeriata dair bütün sözlerinin
Gerçek ve şüphesiz olarak Allah'tan geldiği anlaşılır.
Allah'tan gelen şeyde de ihtilaf olmaz. Çünkü ayette
( Eğer o (Kuran), Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı
Onda birçok tutarsızlık bulurlardı )
43[43] buyurulmuştur.
Allah ( Birbirinizle çekişmeyin ) ayetiyle bizlere
Tefrika ve ihtilafı yasaklar.
Dolayısıyla sahabeden her birine tâbî olmamızı
Allah Resulu (s.a.s)in bizlere emretmesi imkansızdır.
Çünkü sahabenin içerisinde
Birisinin helal kıldığını haram kılan bulunabilmektedir
Eğer durum böyle olsaydı, Semure b. Cundupa uyarak
İçkinin satışı helâl olurdu.
Ebû Talha'ya uyarak ta oruçlunun dolu yemesi
Helâl olurdu ( orucu bozulmazdı ).
Bunlar diğer sahabelere tâbî olunduğunda da haram oluyor.
39[39] İbn Abdil Berr, Camiul- İlm (2/91), İbn Hazm, İhkâm (6/82)
40[40] Mizân (1/28)
MEKHUL
MEKHUL
ASHABIM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR
FORUM MEMURLAR 26 AGUSTOS 2009
Evet kardeşlerim şimdi kaldığımız yerden devam edelim
" Allah dostları gökteki yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz "
Hadis-i Şerifi
" Ashabım yıldızlar gibidir
Hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz " şeklinde ise
Demekki hadis-i şerif aktarımlarında bile bazı hatalar olabiliyor
Ashaptan kasıt şudur
Sahabe veya çoğulu Ashab
Bir İslam terimidir
İslam Peygamberi Hz.Muhammed sav Efendimizi görmüş
Onunla konuşmuş
Arkadaşlık etmiş
Ve ona inanmış Müslümanlara verilen isimdir
İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak
Eshâb-ı Kirâm şeklinde anılırlar
Sahabe-i Kiramdan sonra Tabiiun dönemi yaşandı
Daha sonrada Tebeu-t tabiiun dönemi yaşandı
Sonra Hulefay-ı raşidin dönemi yaşandı
Mezhepler dönemi derken çok sonra
Endülüs ve Osmanlı dönemi yaşandı
Ve o dönemlerde artık geride kaldı
Bir islam tarihçisinin dediği gibi
Fatih Sultan Mehmed döneminden sonra
Irk fikrine sabit şekillenmeye çalışan Türklük sona erdi
Çünkü Osmanlı Devleti
Türklerden daha çok
Türk olmayanların bir arada olduğu bir dünya devletiydi
Dolayısıyla Türk olmayanları
Asimile ederek Türk yapmaya çalışarak
Osmanlı Devleti yönetilemeyeceği için
İslam çerçevesi içinde en azından müslümanlarıda kapsaması düşünülerek
Türkçülüğün dışında bir Türk-islam modeli uygulandı
Bu model ile Osmanlı içindeki gayri-müslimlerede
Kendi ırklarına ve dinlerine göre yaşama hakkıda verilmiş oldu
Bu model çökertilip
Siyonizm kendi çizgisindeki Türkçülüğü uygulamaya koyunca
II.Abdülhamit döneminden sonra
Osmanlı sona erdi
Osmanlı ile birlikte
Son Halife Sultan Vahidettinden sonrada
Dünyadaki islamiyetin hakimiyet ve yayılma alanı durdu
Hakiki islamiyet ortadan kaldırılarak
Siyonizmin çabasıylada
Dünyada binbir çeşit islam şekli türetildi
Binbir çeşit islam modellerine göre
Günümüzde kim Allah dostudur
Bunu ölçecek terazinin özellikleri neye yada kime göre değişiyor
Bu ayrıca bir araştırma konusudur
Bazı tarikatların içine
Görüntüsü müslüman olan islam düşmanları yerleştirildi
Bektaşiliğin içinde Sebataizm bile mevcuttu
Mezheplerin içinde ise örneğin
İngiliz ve siyonistlerin örgütlediği
Vehhabilik ayrı bir islami mezhep olarak ortaya çıktı
İslami vakıf veya kuruluşların içine sızan
Siyonizm odaklı kişilerin eğittiği kişilerde vardı
Namaz kılan
Hacca giden
Kuran-ı kerim okuyan
Müslüman görünen Kripto yahudiler
Bazı Osmanlı şehirlerindeki camilerde imamlıkta yaptı
Allah dostu deyince günümüzde bazılarının aklına önce tasavvuf geliyor
Tasavvuf deyincede örneğin Hz.Mevlana k.s geliyorsa
İşte siyonizm buradada etkisini göstermektedir
Örneğin New-York veya Kaliforniyadan gelen
Amerikalı Mevlevilerin
Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi dünyaya tanıtırken
Hz.Mevlana k.s için kullandıkları terim
" Hümanizm " dir.
Hz.Mevlana k.s öncelikle bir müslümandır
Ancak siyonizm buradada etkisini farklı bir şekilde göstermektedir
Tüm bunları araştıracak
Ve islami görünen ama islamiyete zararlı olan akımları
Tesbit edecek mekanizmalar veya kurumların
Ölçü aldıkları teraziler nedir
Bu herkesin bileceği kavramlar değildir
Osmanlıda bir Nakıb-ul Eşraf Kurumu vardı örneğin
Seyyidlik iddiası olanların öz geçmişini araştırıyor ve inceliyordu
Seyyidlik için gereken eğitimden geçiriyor ve eğitimi bitirince
Seyyidlik rütbesine haiz olanların
Seyyidliğini tasdikliyor ve çeşitli yerlerde görev veriyordu
Akabinde yaptığı görevlerin takibinide yapıyordu
Bu kurum kapatılmış ve seyyidlik müessesesi sona ermiştir
Dolayısıyla tekke zaviye ve medrese dönemide kapanmıştır
Osmanlıyı yıkan siyonizm
Zaten gerçek islamiyetide sekteye uğratmıştır
Bu yüzden günümüzde hiç bir geçerliliği olmayan
Bu tür medrese veya seyyidlik gibi kavramlardan bahsederek
Gereksiz tartışmalar üretmenin
Türk islam toplumuna hiç bir faydası yoktur
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
İlahiyat Fakülteleri
Gereken İslami bilimlerde eğitimler vermektedir
Fakat günümüzde
İslamdan bahseden bazı kişilerin
Eğitimsiz ve cahil olduğuda bir gerçektir
İslamiyeti siyonistlerin bildiği kadar bilmeyen
Günümüzdeki bazı müslümanların
Allah dostlarını neye kime hangi ölçeğe göre sınıflandırıyor bilmiyoruz
Hangi kaynağa göre sınıflandırıyor ve kaynakları kim hazırlıyor
Bununda ayrıca arıştırılması lazımdır
Kaynak deyince aklımıza geldi
Allah dostlarına tabi olanları ateşin yakmadığına dair
" Hz.Musa as ve Kafir " kıssası
Hangi islami kaynakta mevcut diye sorulursa
Kaynakları koruyamayan müslümanların
" Hangi kaynaktan alıntı " diye bir soru sormayada hakları yoktur
Kaynak olarak İslamda çok önemli yeri olan bazı kaynakları
Bağdat Kütüphanesinden alıp
Tel-Aviv'deki İslam Kütüphanesine taşıyan Evanjelistlere
Karşı bir direnişte bulunamayan müslümanların
" Hangi kaynaktan alıntı " diye sorusuna
" Ana kaynak Bağdat Kütüphanesinden
Tel-Aviv İslam Kütüphanesine taşındı
Ve İsrail Devletinin denetiminde "
Diyerek cevap veremeyeceğimize göre
İslamiyetin ana kaynaklarından bazılarıda
Siyonizm dünyaya egemen olduktan sonra
Müslümanların elinde mevcut olmadığına göre
Yada siyonizmin kontrolünde olduğundan dolayı
Müslümanların ulaşabildiği kaynaklar
Siyonizmin ulaşılmasına izin verdiği kaynaklardır diyebiliriz
Osmanlıya sahip çıkmayarak
Osmanlı ile birlikte İslamiyetin yok oluşuna seyirci kalan
İslam dünyasının
Dünyada sanki gerçek İslam varmış gibi hareket eden
Ve sanki hakiki tarikat ve hakiki tasavvuf varmış gibi
Tarikat ve tasavvufu savunanlara şunu söyleyelim
Siyonizm dünyaya ve islamiyete hakimdir
Siyonizm 1897 yılından beri
Türklüğün ve İslamiyetinde sınırlarını çiziyordu
Siyonizm nedir bilmeden
Hakiki islamiyeti veya hakiki Allah dostlarınıda bilemeyiz
" Hz.Musa as ve Kafir " kıssasındaki bahsedilen
Bazı Müslümanlar
Bilmeden bazı siyonistlerin elinden tuttuğu için
Siyonistler ile birlikte aynı akıbetide paylaşacaklardır
Bazı müslümanlar
Eğer siyonizm nedir bunu bilmiyorlarsa
Siyonizmi bilmeden gerçek islamiyetide asla yaşayamayacaklardır
Siyonizm nedir diye sorulacak olursa
Osmanlı dönemindeki dünyaya yayılmaya çalışılan islam
Temiz ve içilebilir kullanılabilir bir sudur
Osmanlıdan sonraki islam ise içine siyonizm karışmış sudur
Yani bir damla domuz kanı karışmış bir sudur
İslam ile alakası yoktur içilemez ve kullanılamaz
Prof.Dr.Necmeddin Erbakan hoca bunu yıllarca anlattı
Siyonizm ile nasıl mücadele edilebilir deyincede
İlk etapta bilim ve teknolojiden başlayarak
Bu konudaki doneleri Erbakan Hoca anlattı
Siyonistler Erbakan Hocayı dinleyerek
Müslümanlar ve islam ile
Nasıl mücadele edilebilir bunu öğrendiler
Ama müslümanlar hiç bir şey anlayamadılar
Sadece bazı şeyhlerin arkasında tesbih çektiler
Anlayamadıkları içinde 1897 yılından sonra ne oldu
Bunuda anlayamadılar
Siyonizmin olduğu yerde
İslamiyete ait kavramlar eğer hala varsa
Bu kavramların içleri
Siyonizmin istediği şekilde doldurulmuştur
Bu şekilde değilse zaten o kavram yoktur veya içi boştur
Siyonizm tarafından içi boşaltılmıştır
İçi boşaltılan kavramlar
Veya içleri siyonizm tarafından doldurulmuş kavramlar
Sadece dini kavramlar değildir
Dünyaya siyonizm hakim olduktan sonra
Tarihsel bilimsel kültürel sanatsal tüm kavramlar
Bu şekildedir
Tarih kitapları gelecekte
Siyonizmin dünyaya egemen olduğu tarihten
Önce ve sonra diye ikiye ayrılacaktır
Tıpkı Fatih Sultan Mehmed'in İstanbulu fethinden
Önceki ve sonraki çağ diyerek ikiye ayrıldığı gibi
Türklük ve islamiyet yıkıldığı için
Osmanlı yıkılmıştır
Ve siyonizm var olduğu sürecede
Türklük ve islamiyetin siyonizmin çizgisinde olması için
Çabalayacaktır
Bunun aksini düşünerek
Türklük ve islamiyetin hep kendi çizgisinde var olduğunu
Hiç sekteye uğramadığını düşünmek
Siyonizmin tuzaklarınıda görememek demektir
Osmanlıyı ve Türklüğü yıkan Jön Türkler
" Bizim amacımız Türk ve islamın istikbalidir " diyorlardı
Siyonizmi araştırmadan ve incelemedende
Gerçek Türk veya Müslüman kimdir sorusunada cevap veremeyiz
Çünkü siyonizmin çevresini ve sınırlarını çizdiği
Türklük ve İslamiyet sahtedir
Prof.Dr.Necmeddin Erbakan bu yüzden
Türk deyince Fatih Sultan Mehmed Han diyordu
Çünkü Fatih Sultan Mehmed döneminden sonraki Türklük
Siyonizm çizgisindeki Türklüğüde beraberinde getirmiştir
Bu Fatih Sultan Mehmedin veya Osmanlının hatası değildir
Siyonizmi araştırıp incelemeyen Türk ve Müslümanların
Siyonizmin tuzagına düşerek
Türk ve İslam dünyasını uçuruma sürüklemesidir
Hoca İslam deyincede
İslamdan bahsetmiyordu
Siyonizmden bahsediyordu
Çünkü hoca gerçek islamın olmasını istiyordu
Gerçek islam ise siyonizm ortadan kalkınca yaşanabilirdi
Günümüzün bazı tarikatçileri gibi
İslamiyetten bahsederek müslümanları oyalamıyordu
Günümüzün bazı tarikatçilerinin bahsettiği islam
Hangi islamdır diye sorulacak olursa
Şöyle izah edelim
Osmanlının yıkılışıyla yıkılan ve yok olan hakiki islamdır
Günümüzdeki bazı tarikatçilerin bahsettiği islam ise
Dolayısıyla hakiki islam değildir
Siyonizmin içini doldurduğu
Veya açıklanmasında kendince sakınca olmadığından
Siyonizmin açıklanmasına izin verdiği İslamdır
Hakiki islamiyet nedir
Veya hak ile batıl nasıl ayrılır diye sorulacak olursa
Siyonizmin ne olduğu belgelenmeden
Böyle bir soruya cevap zaten bulunamaz
Hak ve batıl neredeyse iç içedir
Ayırmak için batılın ateş ettiği hedefe bakınız
Son olarak şunu söyleyelim
Türklük ve İslamiyet devam ediyor
Düştüğü yerden ayağa kalktı
Ve emin adımlarla yürüyor
Nasıl ve neredemi
Prof.Dr.Erbakan Hoca anlattı onu kimse dinlemedi
Bunuda artık siyonistlere sorunuz
Çünkü dünyayı yöneten siyonistler
Türklerden daha fazla Türklüğü biliyorlar
Müslümanlardan çok daha fazlada İslamiyeti biliyorlar
27 - 12 - 1907 yılında
2.Jön Türk kongresinde alınan kararlarla
Osmanlıyı yıkmak için çalışan
Ve İngiltere gibi Türk-İslam düşmanı
Bir ülkeyle anlaşmaya vararak şekillenen Türkçülük
Siyonizm çizgisindeki Türkçülüğü ortaya çıkarmıştır
Bu Türkçülük akımı
Osmanlı ve islamı dışlayan bir akımdı
ve Siyonizm bu akımın içindeki
İdeolojik fikir ve düşünceleri üretip yayarak
Osmanlının ve islamın yıkılması için çalıştı
Ancak daha sonra Hüseyin Nihal Atsız'ın şekillendirdiği Türkçülük
Siyonizm çizgisi dışında kalan
Farklı bir Türkçülük çizgisidir
Bu çizgi Osmanlı ve İslama yaklaşan bir Türkçülüktür
Bunuda Hüseyin Nihal Atsız'ın
Bazı önemli yazılarından anlıyoruz
Buraya bu yazılardan bazılarını aktararak
Konumuzu noktalayalım İnşallah
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ
ALINTILAR
"Hun, Göktürk ve Osmanlı imparatorlukları bu büyük ülkünün sonucu olup cihan tarihinde bunlarla kıyaslanabilecek devletler olarak yalnız Roma ve Abbasiler gösterilebilir.”
(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.47)
"Türkçülere yedi, hatta yirmi kusak ilerisine kadar soy kütüğü arayan kimseler diye iftira ediliyor. Tatbik kaabiliyeti ve arastırma imkânı olmayan bu safsatalar ancak moskofçuların ve baska düsmanların uydurmasından ibarettir.
Her zaman verdiğimiz örnekleri yine tekrarlayalım:
En büyük Türkler’ den biri olan Yıldırım Bayazıd’ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıstır veya çıkarabilir?.."
(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.20)
"Selçuk, İlhanlı, Temir, Osmanlı hanedanları ile Cumhuriyet devri hep birden bir tek devletin hayatını teskil etmiyor mu? Bunları ayrı devletler gibi görmek kendi kendimizi parçalamak olmaz mı?.."
(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.16)
"Türkeli’nde de Kun, Gök Türk, Uygur, Selçuk, Osmanlı devletleri yok, sülâleleri vardır. Bazan iki veya daha çok sülâle idaresinde iki veya daha çok siyâsî Türk zümresinin bulunması ve bunların birbirleriyle çarpısmaları bu kuralı bozamaz."
(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.2)
"Sultan Hamid, kızıl değil "Gök Sultan” dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurlarını sisirip erdemlerini inkâr etmekle ne Türk tarihi, ne de Türk milleti bir sey kazanır."
(Nihal Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.39)
"... II. Abdülhamid de haksız yere küçültülmüs, müstebit, zalim, hatta hain gibi gösterilmistir. Bu da İttihatçıların propagandası sonucudur. Halbuki son zamanlarda yapılan bazı ilmi yayınlar, Sultan Abdülhamid, lehinedir. Henüz sahsiyetinin değerini tam manası ile bize bildirecek bir kitap yazılmamıs olmakla beraber, simdiden su gerçeği kabul edebiliriz ki, ittihatçılık dokuz on yılda mahvettikleri imparatorluğu 33 yıl dağıtmadan tutabilmis olmakla, Abdülhamid büyük bir iktidar sahibi olduğunu göstermis ve aleyhindeki yayınların haksız olduğunu ispat etmistir. Hele kanlı oyunlara asla girmemesi de, kıyıcı olduğu hakkındaki iddiaları çürütecek bir delildir. Bundan baska, mevkiinin sorumluluğunu iyi kavramış bir kimse idi.”
(Nihal Atsız – Türk Ülküsü s.35-36)
HÜSEYİN NİHAL ATSIZ'IN OSMANLI PADİŞAHLARI HAKKINDAKİ SÖZLERİ
(Hüseyin Nihâl Atsız – Türk Tarihinde Meseleler s.41-52)
"Osman Gazi: 1284’te 70 kişiyle İnegöl zaptına giderken Rumlar’ın pususuna uğradı, fakat bozulmadı. Bütün hayatında adaleti ve iyi tedbiriyle Anadolu tımarlılarını çevresine topladı.
Düşmanlarından pek çok ganimet aldı fakat öldüğü zaman hiçbir şeyi çıkmadı.
Orhan Gazi: Daha babasının son yıllarında bilfiil devletin başına geçmişti.
Gazi Murat (I. Murat): Anadolu Türk birliği için bir adım daha atarak Ankara’yı kendi ülkesine ekledi.
Yıldırım Bayazıd: Ortaçağ’ın bu büyük adamı, Kosova’nın kazanılmasındaki en büyük sebeplerden biriydi.
İkinci Murat: İstanbul’u kuşattı. Aksak Temür’le yapılan çarpışmadan sonra bozulmuş olan Anadolu Türk birliğini kısmen yeniden kurdu.
Fatih: Onun hakkında ben ne yazayım
O kendi kendisini tarihe yazmış zaten.
Yavuz: 1514’teki Çaldıran ve 1516’daki Merci Dabık meydan savaşlarını kazanan ve çelik gibi iradesiyle devleti bölünmek tehlikesinden kurtaran Yavuz, belki de Türkiye tarihinin Alp Aslan ‘la birlikte en büyük şahsiyetidir.
Kanuni : "Koca Yavuz’un oğlu Koca Süleyman’a, yasacı Süleyman’a, gelince; 13 savaşa katılan bu, Belgrat, Rodos, Budin, Tebriz ve Bağdat fâtihine, Mohaç’ın şanlı kahramanına, Barbaros’un, Turgut’un, Sinan’ın ve Bâki’nin pâdişâhına, bu şâir cihan imparatoruna, insan nasıl gafil ve bîçâre der
Bir insanın herhangi bir hareketi, bir iki yüzyıl sonra kötü sonuç verdi diye, o insana gafil demek, gafletten başka nedir. Dâhi denilen nice kimseler vardır ki, 15 yıl sonrasını görememişlerdir.
Başka milletler, kendi çocuklarına büyüklük ve kahramanlık örnekleri vermek için gerçekleri değiştirmekten çekinmeyerek, şöyle böyle kırallarını bile büyük kimselermiş gibi gösterirken, bizim kendi kahramanlarımızı küçültmeye kalkmamız, vatanseverliğe indirilmiş ağır bir baltadır. İnsanlar, çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artar.
Tarihî kahramanları silmekle bir milleti silmek arasında fark yoktur."
Hüseyin Nihal ATSIZ (Tanrıdağ, 10. ve 11. sayı, 10 ve 17 Temmuz 1942)
İkinci Selim: Hiçbir savaşa gitmedi. Şair ve ayyaştı
Anası Rus olduğu için bizde sevilmeyen bu hükümdarın büyük bir tarafı yoktu.
Üçüncü Murat: Devlet işlerine pek karışmazdı.
Üçüncü Mehmet: Babası ve dedesi gibi rehavetli değildi. Kusuru anasını devlet işlerine karıştırmasıydı.
Birinci Ahmet: Şairdi. Çok dindar ve merhametliydi. 27 yaşında ölmüştür.
Birinci Mustafa: Hastaydı. Bir hastadan normal bir insandan beklenen şeyler istenemez.
Genç Osman: Eski Osmanlı padişahları gibi büyük yaratılışta bir kahramandı.
Dördüncü Murat: Yavuz’un küçük bir kopyasıdır. 14 yaşında padişah olmuştur.
Sultan İbrahim: Çok hamiyetli, yurtsever, sessiz bir insandı.
İkinci Mustafa: 32 yaşında padişah olmuştur. Atalarının meziyetlerine sahipti. Üç defa sefere çıkıp, ikisini kazanmıştır.
Üçüncü Ahmet: Sefere çıkmadı. Fakat onun zamanı edebi ve ilmi bir kalkınma çağıdır.
Birinci Mahmut: Doğru görüşlülüğü ile devletin şanını yükseltenlerdendir.
Üçüncü Osman: İhtiyarken padişahlığa çıkmış ve 3 yıl kalmıştır. Parlak bir şahsiyet değildi.
Üçüncü Mustafa: Frederik’in meziyetlerini anlamış ve onunla ittifaka çalışmış uyanık bir padişahtı.
Birinci Abdülhamit: 50 yaşında padişah olmuştu. Hayatı ve hareketleri hele ölümü gafil olmadığını gösteriyor.
Üçüncü Selim: O’na kimse gafil diyemez. Büyük ve çok merhametli bir padişahtı.
Dördüncü Mustafa: Bir yıl kadar sultanlık ettiği için bir ehemmiyeti yoktur.
Abdülmecit: Gafil ve biçare değildi. Birçok mektepler onun çağında açıldı.
Sultan Aziz: Zamanında devlet, Avrupa’nın büyük devletlerindendi.
Beşinci Murat: Sinirleri zayıftı. Tahtta pek az kaldı.
İkinci Abdülhamit: Şimdiye kadar boyuna söylendiği ve yazıldığı gibi kötü bir hükümdar değil
Aksine büyük ve dahi bir imparatordu.
Beşinci Mehmet: Çok iyi kalpli, babacan, iyi huylu vatansever bir hükümdardı.
Altıncı Mehmet: Osmanlı padişahlarının en talihsizidir
Bu yüzden kendisine hain damgası vurulmuştur
Fakat hain değil bütün Osmanlı padişahları gibi vatanperverdir."
MAHMUT NECATİ YILDIRIMOĞLU